The bed in Tom's room was unmade.
- Tom odasındaki yatak yapılmamıştı.
Tom left his bed unmade.
- Tom yatağını yapılmamış olarak bıraktı.
Do what you have left undone, if anything.
- Eğer varsa yapılmamış olarak bıraktıklarını yap.
The girl did nothing but cry.
- Kız ağlamaktan başka bir şey yapmıyor.
The chief engineer did research hand in hand with his assistant.
- Başmühendis, asistanı ile el ele araştırma yaptı.
Why doesn't anybody translate my sentences?
- Neden kimse cümlelerimin çevirisini yapmıyor?
Regardless of what he does, he does it well.
- Yaptığını düşünmeden, onu iyi yapar.
I'm doing this for you.
- Bunu senin için yapıyorum.
You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job.
- Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor.
Did you do it by yourself?
- Onu kendin mi yaptın?
We'll do it when we have time.
- Zamanımız olduğunda onu yapacağız.
Beer bottles are made of glass.
- Bira şişeleri camdan yapılır.
In ethnic Iranian foods, you can see many products which are made of milk.
- Etnik İran gıdalarında, sütten yapılan birçok ürün görebilirsiniz.
Tom worries about making mistakes at work.
- Tom, iş yaparken yapılan hatalardan endişeleniyor.
He is afraid of making mistakes.
- Hata yapmaktan korkuyor.
Dr. Jackson is performing an autopsy.
- Dr. Jackson otopsi yapıyor.
Tom saved Mary's life by performing the Heimlich maneuver.
- Tom Heimlich manevrasını yaparak Mary'nin hayatını kurtardı.
Having done my homework, I watched the baseball game on television.
- Ev ödevimi yaptıktan sonra ,televizyonda beyzbol oyununu izledim.
She can't have done such a thing.
- O öyle bir şey yapmış olamaz.
A molecule is made up of atoms.
- Bir molekül atomlardan yapılmıştır.
She made up her face in 20 minutes.
- O, 20 dakika içinde yüzüne makyaj yaptı.
Tom and Mary aren't quite sure what to make of this.
- Tom ve Mary, bununla ilgili ne yapacaklarından pek emin değildir.
I'm not quite sure what to make of this.
- Bununla ilgili ne yapacağımdan pek emin değilim.
Before the match, an opening ceremony was held in the Yoyogi stadium.
- Maçtan önce Yoyogi stadyumunda bir açılış töreni yapıldı.
The conference is to be held in Tokyo the day after tomorrow.
- Konferans öbür gün yapılacak.
They voted to create a committee.
- Bir komite oluşturmak için oylama yaptılar.
They made John chairman of the committee.
- Onlar John'ı komite başkanı yaptı.
Butter is made from cream.
- Tereyağı kaymaktan yapılır.
Beer bottles are made of glass.
- Bira şişeleri camdan yapılır.
The baby is asleep. Don't make a noise.
- Bebek uyuyor. Gürültü yapmayın.
The teacher is angry, so please do not make noise in the classroom!
- Öğretmen kızgın, bu nedenle lütfen sınıfta gürültü yapmayın!
Tom committed a bank robbery.
- Tom bir banka soygunu yaptı.
He committed an illegal act.
- O, yasa dışı bir eylem yaptı.