yapılmakta

listen to the pronunciation of yapılmakta
Turkish - English
in the making
in process of construction
in progress
making
yap
do
yap
did

The girl did nothing but cry. - Kız ağlamaktan başka bir şey yapmıyor.

Did you do it by yourself? - Onu kendin mi yaptın?

yap
does

Regardless of what he does, he does it well. - Yaptığını düşünmeden, onu iyi yapar.

He doesn't know who built those houses. - O bu evleri kimin yaptığını bilmiyor.

yap
{f} doing

I'm doing it for you. - Bunu senin için yapıyorum.

You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job. - Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor.

yap
(Bilgisayar) do it

We'll do it when we have time. - Zamanımız olduğunda onu yapacağız.

Did you do it by yourself? - Onu kendin mi yaptın?

yap
made of

Bottles of beer are made of glass. - Bira şişeleri camdan yapılır.

This table is made of wood. - Bu masa tahtadan yapılmıştır.

yap
{f} making

Don't be afraid of making mistakes. - Hatalar yapmaktan korkmayın.

He was guilty of making a mistake. - O, bir hata yapmaktan suçluydu.

yap
{f} performing

They assisted him in performing the operation. - Onlar onun operasyonu yapmasında yardım etti.

Dr. Jackson is performing an autopsy. - Dr. Jackson otopsi yapıyor.

yap
hold in
yap
{f} done

He cannot have done such a thing. - Öyle bir şey yapmış olamaz.

She can't have done such a thing. - O öyle bir şey yapmış olamaz.

yap
made up

This stool is made up of leather and wood. - Bu tabure, deri ve tahtadan yapılmıştır.

She made up her face in 20 minutes. - O, 20 dakika içinde yüzüne makyaj yaptı.

yap
{f} make of

What did you make of that? - Onunla ilgili ne yaptın?

I'm not quite sure what to make of this. - Bununla ilgili ne yapacağımdan pek emin değilim.

yap
held in

Before the match, an opening ceremony was held in the Yoyogi stadium. - Maçtan önce Yoyogi stadyumunda bir açılış töreni yapıldı.

The conference is to be held in Tokyo the day after tomorrow. - Konferans öbür gün yapılacak.

yap
commit

The enemy committed a horrible manslaughter in the city. - Düşman, şehirde korkunç bir katliam yaptı.

They made John chairman of the committee. - Onlar John'ı komite başkanı yaptı.

yap
{f} made

Butter is made from milk. - Tereyağı sütten yapılır.

Bottles of beer are made of glass. - Bira şişeleri camdan yapılır.

yap
make&
yap
make

The baby is asleep. Don't make a noise. - Bebek uyuyor. Gürültü yapmayın.

I know you can make it. - Yapabileceğini biliyorum.

yap
committed

Tom committed a bank robbery. - Tom bir banka soygunu yaptı.

The enemy committed a horrible manslaughter in the city. - Düşman, şehirde korkunç bir katliam yaptı.

English - English

Definition of yapılmakta in English English dictionary

Yap
An atoll in the Caroline Islands of western Micronesia
yap
To bark; to yelp
yap
informal terms for the mouth
yap
A badly behaved child, a brat
yap
A bark; a yelp
yap
To talk, especially excessively
yap
{f} yelp, bark; talk noisily or foolishly; chatter
yap
The mouth, which produces speech
yap
An informal talk
yap
{i} yelp, bark; chatter, foolish talk; uncouth person; mouth (Slang)
yap
The high-pitched bark of a small dog
yap
Of a small dog, to bark
yap
If a small dog yaps, it makes short loud sounds in an excited way. The little dog yapped frantically. An island group and state of the Federated States of Micronesia in the western Caroline Islands of the western Pacific Ocean. Discovered by the Spanish in 1791, it became part of a Japanese mandate after 1920 and fell to U.S. forces in 1945. the sound a small dog makes when it yaps
yap
bark in a high-pitched tone; "the puppies yelped"
Danish - Turkish

Definition of yapılmakta in Danish Turkish dictionary

Yap
saçmalama
yapılmakta
Favorites