Definition of yapılan in Turkish English dictionary
- committed
- associated in an exclusive (but not necessarily permanent) sexual relationship
- showing commitment
- Simple past tense and past participle of commit
- DEVOUT, devoted, dedicated, loyal, faithful
- willing to work very hard at something
- obligated by a pledge to some course of action
- {s} obligated; handed over; consigned to a penal or mental institution
- past of commit
- bound or obligated, as under a pledge to a particular cause, action, or attitude; "committed church members"; "a committed Marxist
- istemeyerek yapılan
- involuntary
- isteyerek yapılan
- voluntary
- yanlışlıkla yapılan
- inadvertent
- yakın mesafeden yapılan
- point blank
- yalandan yapılan
- false
- yanık kemiklerden yapılan siyah boya
- boneblack
- yardım kurumu için satış yapılan pazar
- kermess
- yardım kurumu için satış yapılan pazar
- kermis
- yarım ağızla yapılan
- tongue in cheek
- yap
- do
- yap
- did
The chief engineer did research hand in hand with his assistant.
- Başmühendis, asistanı ile el ele araştırma yaptı.
You didn't do a very good job, I said.
- Çok iyi bir iş yapmadığını söyledim.
- yap
- does
Regardless of what he does, he does it well.
- Yaptığını düşünmeden, onu iyi yapar.
He doesn't know who built those houses.
- O bu evleri kimin yaptığını bilmiyor.
- başkası için yapılan
- vicarious
- vekâleten yapılan
- vicarious
- ayin sırasında yapılan
- ritual
- gerçekten yapılan
- de facto
- hafta sonu yapılan
- weekend
- ilerisi düşünülerek yapılan
- anticipatory
- istemeden yapılan
- involuntary
- standart yapılan eşya ile ilgili
- utility
- testere ile yapılan çentik
- kerf
- yap
- {f} doing
You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job.
- Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor.
I'm doing this for you.
- Bunu senin için yapıyorum.
- acele yapılan
- perfunctory
- aniden yapılan
- snap
- ayakta yapılan
- standing
- beraber yapılan
- common
- bile bile yapılan
- voluntary
- bile bile yapılan
- intentional
- bilerek yapılan
- wilful
- bilmeden yapılan
- unwitting
- birlikte yapılan
- (Politika, Siyaset) concerted
- düşünmeden yapılan
- spontaneous
- el ile yapılan
- (Ticaret) manual
- elin tersiyle yapılan vuruş
- backhanded
- elle yapılan
- handbuilt
- gecikmeden yapılan
- prompt
- gizlice yapılan
- surreptitious
- gönüllü yapılan iş
- a labor of love
- hemen yapılan
- prompt
- her yıl yapılan
- (Politika, Siyaset) per annum
- istemeyerek yapılan
- unintentional
- isteyerek yapılan
- intentional
- kepekli unla yapılan
- whole-wheat
- meslek olarak yapılan
- (Ticaret) professional
- mısır unundan yapılan ufak
- corn muffin
- oturarak yapılan
- sedentary
- sentez yoluyla yapılan
- synthetic
- yap
- (Bilgisayar) do it
We'll do it when we have time.
- Zamanımız olduğunda onu yapacağız.
Can you do it in one day?
- Onu bir günde yapabilir misin?
- zevk için yapılan iş
- a labor of love
- zorla yapılan
- forcibleness
- zorla yapılan satış
- high-pressure
- yap
- made of
This table is made of wood.
- Bu masa tahtadan yapılmıştır.
I want a suit made of this material.
- Bu kumaştan yapılmış bir takım elbise istiyorum.
- yap
- {f} making
Tom worries about making mistakes at work.
- Tom, iş yaparken yapılan hatalardan endişeleniyor.
He was guilty of making a mistake.
- O, bir hata yapmaktan suçluydu.
- yap
- {f} performing
Dr. Jackson is performing an autopsy.
- Dr. Jackson otopsi yapıyor.
The coroner is performing an autopsy on Tom to find out why he died.
- Adli tabip onun neden öldüğünü bulmak için Tom üzerinde bir otopsi yapıyor.
- yap
- hold in
- yap
- {f} done
Having done my homework, I watched the baseball game on television.
- Ev ödevimi yaptıktan sonra ,televizyonda beyzbol oyununu izledim.
It can be done in a day.
- O, bir günde yapılabilir.
- yap
- made up
She has made up her mind to go to America to study.
- O, eğitim yapmak için Amerika'ya gitmeye karar verdi.
A molecule is made up of atoms.
- Bir molekül atomlardan yapılmıştır.
- yap
- {f} make of
I'm not quite sure what to make of this.
- Bununla ilgili ne yapacağımdan pek emin değilim.
Tom and Mary aren't quite sure what to make of this.
- Tom ve Mary, bununla ilgili ne yapacaklarından pek emin değildir.
- yap
- held in
Parliamentary elections will be held in Germany in 2017.
- Parlamento seçimleri 2017'de Almanya'da yapılacak.
The conference is to be held in Tokyo the day after tomorrow.
- Konferans öbür gün yapılacak.
- yap
- commit
Many atrocities were committed during the war.
- Savaş boyunca birçok zulüm yapıldı.
The committee had a long session.
- Komite uzun bir oturum yaptı.
- yap
- {f} made
Butter is made from milk.
- Tereyağı sütten yapılır.
She made coffee for all of us.
- O hepimiz için kahve yaptı.
- yap
- make&
- yap
- make
A good daughter will make a good wife.
- İyi bir kız çocuğu, iyi bir eş yapacaktır.
I know you can make it.
- Yapabileceğini biliyorum.
- elle yapılan
- manual
Unfortunately, it was just manual work.
- Ne yazık ki, bu sadece elle yapılan çalışmaydı.
Sewing is manual work.
- Dikiş elle yapılan iştir.
- arada bir yapılan damping
- sporadic dumping
- arada bir yapılan damping
- occasional sale of a commodity at below cost or at a lower price abroad than domestically
- ekmek yapılan taştan kap
- bread bowl made from stone
- evde yapılan
- home
- havuzun çevresine yapılan lüle ve oluk
- The nozzle and gutter around the pool
- istemeden yapılan, kasıtsız
- unintended, unintentional
- kavgayla yapılan veya içine kavga karışan
- into a fight or quarrel with the involved
- kışı geçirmek için yapılan çoban kulübesi
- The shepherd's hut to spend the winter
- matbaa. baskı yapılan
- printing. the printing
- yap
- committed
Many atrocities were committed during the war.
- Savaş boyunca birçok zulüm yapıldı.
The enemy committed a horrible manslaughter in the city.
- Düşman, şehirde korkunç bir katliam yaptı.
- -e yapılan düzeltme
- modification to
- Louisvil'de her yıl yapılan at yarışları
- Kentucky Derby
- acemice yapılan
- amateurish
- akılsızca yapılan
- mindless
It's just mindless entertainment.
- Bu sadece akılsızca yapılan eğlence.
- akşam yapılan
- vespertine
- alay halinde yapılan
- processional
- aletle yapılan
- instrumental
- alçakça yapılan
- low down
- antreman maçı yapılan boksör
- sparring partner
- anüsten yapılan
- anal
- anında yapılan
- extemporaneous
- anında yapılan
- extempore
- anında yapılan
- extemporary
- aperatif ve sandviç servisi yapılan bar
- snack bar
- arabaya servis yapılan
- drive in
- askerleri kullanarak yapılan zulüm
- dragonnade
- avukatlık stajı yapılan kurumlar
- inns of court (British)
- ayakta yapılan
- stand up
- açık havada yapılan konuşma
- stump speech
- açıkça yapılan hareket
- overt act
- baküs adına yapılan seks partileri
- orgies
- baş harflerle yapılan desen
- monogram
- beceriksizce yapılan
- fumbling
- belli bir noktada yapılan polislik
- point duty
- bileme yapılan yer
- grindery
- bina içinde yapılan
- intramural
- bir pasaja yapılan gönderme
- chapter and verse
- birbiri ardına yapılan şeyler
- round
- borç hanesine yapılan kayıt
- debit
- buzağının işkembesinden yapılan peynir mayası
- rennet
- cenaze için yapılan akşam duasının açılış bölümü
- placebo
- cenaze töreni yapılan yer
- funeral home
- cin ile yapılan bir kokteyl
- gimlet
- daire oluşturup yapılan dans
- roundelay
- dalgınlıkla yapılan hata
- miscue
- damar içi (yolla yapılan enjeksiyon)
- (Askeri) intravenous
- dağlanarak yapılan iz
- brand
- denek hayvanı üzerinde yapılan deney
- vivisection
- dengeyi sağlamak için yapılan ikinci hareket
- remise
- deniz kenarına yapılan set
- seawall
- deri içine yapılan
- percutaneous
- derinlik ölçümü yapılan yerler
- soundings
- devlet adına yapılan taahhüt
- sponsion
- dilde yapılan aptalca veya komik hata
- Irish bull
- dini tören ile yapılan
- ritual
- doktan yapılan pantolon
- ducks
- dokuz yılda bir yapılan
- novercal
- dolması yapılan et dilimi
- roulade
- domuz kanı ve yulaf unundan yapılan bir yiyecek
- black pudding
- doğaçtan yapılan
- extemporaneous
- doğaçtan yapılan
- extemporary
- dört kanaldan yapılan
- (radyo) quadro
- dört çiftle yapılan dans
- quadrille
- dürtü etkisiyle yapılan
- compulsive
- düşüncesizce yapılan
- impetuous
- düşüncesizce yapılan
- unthinking
- el altından yapılan
- back door
- el altından yapılan tesir
- back influence
- el ile yapılan
- practical
- el ile yapılan iş
- hand labor
- el yordamıyla yapılan
- fumbling
- elin tersiyle yapılan
- (vuruş) backhanded
- emeklilere yapılan ödemeler, emekli maaşı
- (Hukuk) pension
- en son yapılan ciro
- (Hukuk) recent endorsement
- evde yapılan ekmek
- (Gıda) home-made bread
- eşya satışı yapılan ev
- open house
- fiilen yapılan
- de facto
- fiyatın düşeceği varsayılarak yapılan spekülasyon
- bearish operation
- fonografla yapılan
- phonographic
- fonografla yapılan ses kaydı
- phonogram
- fransa'nın cognac bölgesi üzümünden yapılan konyak
- cognac
- fırsat düştükçe yapılan
- occasional
- geniş bir alanda yapılan tartışma
- (Hukuk) a wide-range debate
- geniş ölçüde yapılan
- extensive
- geçici olarak yapılan şey
- interim
- geçim için yapılan
- bread and butter
- gizli yapılan
- clandestine
- gizli yapılan
- backstairs
- gönül rızası ile yapılan
- volunteer
- görüşme yapılan kimse
- interviewee
- göze girmek için yapılan
- insinuating
- güneş banyosu yapılan yer
- solarium
- haksızlığa karşı yapılan miting
- indignation meeting
- hasta başında yapılan
- clinical
- hava aracı taşıyıcısı olmayan gemilerden yapılan helikopter harekatları (USN yay
- (Askeri) helicopter operations from ships other than aircraft carriers (USN publication)
- havale yapılan banka
- transfer bank
- hayat boyu yapılan iş
- life work
- hayvan erkeklik organından yapılan kamçı
- pizzle
- hayvan yağından yapılan sıvı yağ
- oleo oil
- hazırlıksız yapılan
- impromptu
- hazırlıksız yapılan
- ad-lib
- hazırlıksız yapılan çeviri
- unseen translation
- her gece yapılan
- nightly
- her yıl yapılan
- annual
- herkesçe yapılan şey
- the done thing
- hizmet alanında yapılan ticaret
- (Hukuk) trade in services
- iki nokta arasında yapılan
- (yarış) point to point
- ilave edilerek yapılan
- made by addenda
- indirimli satış yapılan yer
- bargain basement
- ipek üzerine yapılan japon resmi
- kakemono
- istemeden yapılan
- unintended
- istemeden yapılan
- shrinking
- isteyerek yapılan şey
- voluntary
- iyi niyetle yapılan
- well intentioned
- iyi niyetle yapılan şey hoş görülür
- the end jutifies the means
- içkinin etkisiyle yapılan
- drunken
- işgüzarca yapılan
- supererogatory
- işin gereğinden fazlaca yapılan
- supererogatory
- kalın öğütülmüş unla yapılan ekmek
- coarse bread
- kan dökmeden yapılan
- bloodless
- kanat üzerine yıkılarak yapılan dönüş
- wingover
- kandan yapılan sosis
- black pudding
- kara deniz ve havada yapılan
- triphibious
- karadan yapılan kayık taşımacılığı
- carry
- karayolu ile yapılan
- overland
- karşılaştırma yoluyla yapılan
- comparative
- karşılık beklemeden yapılan
- disinterested
- kasıtlı yapılan zarar
- barratry
- kayağı döndürerek yapılan dönüş
- stem turn
- kaymaktaşından yapılan
- alabaster
- kaynatarak yapılan içki
- decoction
- kazı yapılan yerler
- (maden) workings
- kediotundan yapılan
- valerianic
- kediotundan yapılan
- valeric
- kendisine yapılan
- self-inflicted
- kişi başına yapılan yardım
- capitation grant
- kolayca yapılan
- open-and-shut
- konserve yapılan yer
- cannery
- koşarak yapılan
- running
- kötü yapılan iş
- botchery
- makine ile yapılan
- mechanic
- makine ile yapılan
- mechanical
- malttan yapılan içki
- john barleycorn
- meşguliyetle yapılan
- occupational
- mısır unundan yapılan kek
- (Gıda) hoecake
- nisan 1 şakası yapılan kimse
- April fool