The bridge is under construction.
- Köprü yapım aşamasındadır.
Tom worked for a construction company in Boston.
- Tom Boston'da bir yapı şirketi için çalıştı.
All the elements of a data structure are public by default.
- Bir veri yapısının tüm bileşenleri varsayılan olarak herkese açıktır.
I studied the structure of Ainu families.
- Auni ailelerinin yapısını inceledim.
A man cannot be made in a mold.
- Bir insan, bir kalıp içinde yapılamaz.
She has a robust constitution.
- Onun sağlam bir yapısı var.
The money was appropriated for building the gymnasium.
- Para spor salonunun yapımı için ayrılmıştır.
This building is made of stone.
- Bu bina taştan yapılmıştır.
The whole framework was made of iron.
- Bütün iskelet demirden yapıldı.
I was dwarfed by his gigantic frame.
- Onun dev gibi yapısı tarafından cüceleştim.
Esperanto is not only nominally but also structurally an international language.
- Esperanto sadece nominal olarak değil aynı zamanda yapısal olarak da uluslararası bir dildir.
Chomsky is a structural linguist.
- Chomsky bir yapısal dil bilimcidir.
It is important that you attach your photo to the application form.
- Başvuru formuna fotoğrafınızı yapıştırmanız önemlidir.
No formal action was taken.
- Resmi bir işlem yapılmadı.
He knows how to make a radio.
- Nasıl bir radyo yapılacağını bilir.
Make yourself presentable.
- Kendinizi prezentabl yapın.
I think we should use our time a bit more constructively.
- Bizim zamanı biraz daha yapıcı kullanmamız gerektiğini düşünüyorum.
All you ever do is nitpick. I wish you could say something more constructive.
- Şu ana kadar yaptığın bütün şey her şeye kusur bulmak, keşke daha yapıcı bir şey söyleyebilsen.
Those who intended to stay quickly adopted the island speech patterns, while those who did not, did not.
- Niyetli olmayanlar uyum sağlamazken, kalmaya niyetli olanlar adanın konuşma yapılarına çabucak uyum sağladılar.
India ink produces an interesting pattern when used as a dye.
- Çini mürekkebi boya olarak kullanıldığı zaman ilginç bir yapı üretir.
It is necessary to look more carefully into the demographic configuration of this region.
- Bu bölgenin demografik yapısına daha dikkatli bakılması gerekir.
You can adjust game configuration options when starting the game for the first time.
- Oyuna ilk kez başlarken oyunu yapılandırma seçeneklerini ayarlayabilirsiniz.
It works exactly as advertised.
- O tamamen reklam yapıldığı gibi çalışır.
Tom works out in a gym near his house.
- Tom evinin yakınındaki bir spor salonunda egzersiz yapıyor.
They are building a house.
- Onlar bir ev yapıyorlar.
This building is a capsule hotel lodging men and women.
- Bu yapı erkekleri ve kadınları konaklayan kapsül bir oteldir.
Do you study chemistry?
- Kimya öğrenimi yapıyor musun?
Tom is majoring in chemistry.
- Tom kimyada ihtisas yapıyor.
Tom was given a blood transfusion.
- Tom'a kan nakli yapıldı.
Our rocket is being built.
- Bizim roket yapılıyor.
Tom couldn't just sit by and watch Mary being bullied.
- Tom sadece yanında oturup Mary'ye zorbalık yapılmasını izleyemedi.
The whole framework was made of iron.
- Bütün iskelet demirden yapıldı.
The building will be made of concrete on a steel framework.
- Yapı, çelik iskelet üzerine betondan yapılacaktır.
Muscles are made of hundreds of thin fibers.
- Kaslar yüzlerce ince liften yapılmıştır.
Use the highest heat settings only when you're ironing fabrics made of natural fibers like cotton or linen.
- Sadece pamuk ve keten gibi doğal liflerden yapılmış kumaşları ütülerken en yüksek ısı ayarlarını kullanın.
The new edifice of the theatre looks very splendid.
- Tiyatronun yeni yapısı çok görkemli görünüyor.
The dress is made of a thin fabric.
- Elbise ince bir kumaştan yapılmıştır.
Use the highest heat settings only when you're ironing fabrics made of natural fibers like cotton or linen.
- Sadece pamuk ve keten gibi doğal liflerden yapılmış kumaşları ütülerken en yüksek ısı ayarlarını kullanın.
These socks are made from bamboo fibre.
- Bu çoraplar bambu lifinden yapılır.
Tom is doing everything within his power to improve the patients quality of life.
- Tom hastaların yaşam kalitesini iyileştirmek için gücü dahilinde her şeyi yapıyor.
These hand-made articles differ in quality.
- Bu el yapımı eşyalar kalite olarak farklıdır.
Death is a disgusting thing that nature has to hide, and it does it well.
- Ölüm, doğanın gizlemesi gereken iğrenç bir şey ve bunu iyi yapıyor.
Visible from space, the Great Barrier Reef is the largest structure on Earth made by living organisms.
- Uzaydan görülebilen Great Barrier Reef, canlı organizmalar tarafından yapılan dünyadaki en büyük yapıdır.
My mother is making a cake.
- Annem bir pasta yapıyor.
Peter is continually making phone calls to his mother.
- Peter sürekli annesiyle telefon görüşmesi yapıyor.
I need to configure this server with an appropriate firewall system.
- Uygun bir güvenlik duvarı sistemiyle bu sunucuyu yapılandırmam gerekiyor.
Because the personal computer here cannot change the system, nothing can be done.
- Buradaki kişisel bilgisayar sistemi değiştiremediği için hiçbir şey yapılamaz.