yana yana

listen to the pronunciation of yana yana
Turkish - English
since since
yan yana
side by side

They sat side by side. - Onlar yan yana oturdular.

We walked along side by side. - Biz yan yana yürüdük.

yan yana
alongside

I worked alongside Tom. - Tom'la yan yana çalıştım.

The two houses stand alongside of each other. - İki ev yan yana duruyor.

bu yana
onwards
yan yan
askance
yan yana olmak
adjoin
bir yana
away

The birds flew away in all directions. - Kuşlar dört bir yana uçuştu.

birinden yana
on behalf of
yan yan
edgeways
başladığı zamandan bu yana
since it started
bir yana çekmek
Lead someone aside
bir yana çekmek
Draw something aside
den yana olmak, lehte olmak
as well as the side to be in favor of
yan yana gelmek
come side by side
yan yana getirmek
to juxtapose
yana yakıla
Since the burning
bir o yana bir bu yana
backwards and forwards
bir yana
aside

All kidding aside, it may work. - Şaka bir yana, işe yarayabilir.

Lay this aside for me. - Bunu benim için bir yana koy.

bir yana bırakmak
put up
birinden yana olmak
be on someone's side
bu yana
until now
bu yana
onward
bu yana
on
bu yana
since

He changed a lot since the last time. - Son kezden bu yana o çok değişti.

I have had a slight headache since last night. - Dün geceden bu yana hafif bir baş ağrım var.

dansta yana kayma
glissade
den bu yana
since
dört yanına bakmak/ yana bakınmak
to look all around
gururunu bir yana bırakmak
to swallow one's pride
hepsi bir yana
everything aside
hepsi bir yana
all aside
iki yana açmak
spread
suyun yana doğru akması
interflow
tüketiciden yana olma
consumerism
uçağın bir yana yatması
bank
yan yan
sideways

Inmates were forced to sleep in one cell, often sideways. - Tutuklular bir hücrede uyumaya zorlandı, sık sık yan yana.

yan yan
sideward
yan yan
sidewise
yan yan
edgewise
yan yan
sidewards
yan yan
crabwise
yan yana
side by side, abreast, collateral
yan yana dizilen tahtalarla yapılmış olan
carvel built
yan yana dizilen tahtalarla yapılmış olan
(gemi) caravel built
yan yana gitmek
sidle
yan yana koyma
apposition
yan yana koyma
juxtaposition
yan yana koymak
collocate
yan yana koymak
adjoin
yan yana koymak
juxtapose
yan yana olma
collocation
yan yana sayfaların satır hizası ayarı
register
yan yana yaşamak
coexist
yana
sidewise
yana
sideways

Mary tilted her head sideways. - Mary başını yana yatırdı.

Inmates were forced to sleep in one cell, often sideways. - Tutuklular bir hücrede uyumaya zorlandı, sık sık yan yana.

yana
1. pro, for, in favor of; on the side of: Ben Hasan'dan yanayım. I'm for Hasan. 2. as regards, as far as ... is concerned: Paradan yana iyiyim. I'm OK as far as money goes
yana
sideward
yana
sidewards
yana dertli olmak
be a sufferer from
yana dertli olmak
be troubled about
yana dertli olmak
be a sufferer by
yana doğru
sideward
yana kaydırma
sideshift
yana kayma
side slip
yana kaymak
skid
yana kaçma
jink
yana kaçma
sidestep
yana kaçmak
jink
yana kaçmak
dodge
yana kaçmak
sidestep
yana olmak
line up with
yana yatmak
to tilt, to tip
yana yatmak
tip
yana yatmak
(gemi) heel
yana yatmak
tilt over
yana yatmak
tilt
yana yatmak
list
yana yatmak
heel over
yana yatmalı tezgâh
(haddehane) tilter
yana yatmış
lopsided
yana yatırmak
heel over
yana yatırmak
(gemi) heel
yana yatırmak
tilt
yana yatırmak
to tip, to tilt
yana çekilme
dodge
yana çekilmek
stand aside
yana çekivermek
jink
yana çevirmek
turn aside
yana çıkmak
to support, take the side of, side with (someone)
yana şanssız olmak
be down on
yana-bakışlı uçak radarı
(Askeri) side-looking airborne radar
şaka bir yana
joking apart
English - English

Definition of yana yana in English English dictionary

Yana
A female given name. A romanization of the Bulgarian name Яна
yana
a member of an extinct North American Indian people who lived in the Pit river valley in northern California
yana
the Yanan language spoken by the Yana people a member of an extinct North American Indian people who lived in the Pit river valley in northern California
yana
the Yanan language spoken by the Yana people
Turkish - Turkish
Döne döne, tekrar tekrar
Yanarak
yana yakıla
Sızlanarak, sıkıntısını belli ederek, şikâyet ederek: "Bu sefer İstanbul'un mutlaka alınacağını, ne kadar Türk varsa...kesileceğini yana yakıla söylerdi."- o. Seyfettin
yan yan
Yanlamasına
yan yana
Biri ötekinin sağında veya solunda olarak, birbirinin yanında, birlikte
yana yakıla
Sızlanarak, sıkıntısını belli ederek, şikâyet ederek
English - Turkish

Definition of yana yana in English Turkish dictionary

swerve aniden yana sapmak; sapmak, dönmek; saptirmak, döndürmek
(amaçtan) ani dönüş, sapma
yana yana
Favorites