I had to beg my friends to come to my party.
- Partime gelmeleri için arkadaşlarıma yalvarmak zorunda kaldım.
When only death remains, the last resort is to beg for food.
- Sadece ölüm kaldığında, son çare yiyecek için yalvarmaktır.
Begging from unknown entities isn't wise.
- Bilinmeyen varlıklara yalvarmak akıllıca değil.
It broke my heart to see her begging for food.
- Onu yiyecek için yalvarmasını görmek kalbimi kırdı.
Layla started praying.
- Leyla yalvarmaya başladı.
The sick child's mother implored the doctor to come immediately.
- Hasta çocuğun annesi hemen gelmesi için doktora yalvardı.
Oh, Anne, do come quick, implored Diana nervously.
- Diana Oh, Anne, çabuk gel diye gergin biçimde yalvardı.
She pleaded with him to stay a little bit longer.
- O, biraz daha uzun kalması için ona yalvardı.
Tom pleaded with Mary to stay.
- Tom Mary'nin kalması için yalvardı.
She looked at me with a passionate expression of entreaty.
- O bana tutkulu bir yalvarma ifadesiyle baktı.
Do not abandon us, I entreat.
- Bizi terk etmeyin, yalvarıyorum.
She looked at me with a passionate expression of entreaty.
- O bana tutkulu bir yalvarma ifadesiyle baktı.
Layla started praying.
- Leyla yalvarmaya başladı.