In retrospect, it may seem obvious that we shouldn't have been burning our trash so close to our house.
- Geçmişe bakıldığında, çöplerimizi evlerimize çok yakın yakmamamız gerektiği apaçık ortadadır.
Burning the trash so close to the house wasn't a good idea.
- Çöpleri eve çok yakın yakmak iyi bir fikir değildi.
Is it a crime to burn the American flag in the United States?
- Amerika Birleşik Devletlerinde Amerikan bayrağını yakmak bir suç mu?
Dan threatened to burn the library.
- Dan kütüphaneyi yakmakla tehdit etti.
Tom emptied the wastebasket into the incinerator.
- Tom çöp kutusunu çöp yakma fırınına boşalttı.
Tom had to make a fire.
- Tom ateş yakmak zorunda kaldı.
Dan sprayed gasoline on himself and threatened to set himself on fire.
- Dan kendine benzin fışkırttı ve kendini yakmakla tehdit etti.
It is better to light a candle than to curse the darkness.
- Bir mum yakmak karanlığı lanetlemekten daha iyidir.
He lit another cigarette, but immediately put it out.
- Diğer sigarayı yaktı fakat onu derhal söndürdü.
In order to see that picture better, I want to get a little closer.
- O resmi daha iyi görmek için, biraz yaklaşmak istiyorum.
Pollutants like this derive mainly from the combustion of fuel in car engines.
- Böyle kirleticiler çoğunlukla otomobil motorlarındaki yakıt tüketiminden kaynaklanmaktadır.
Tom's compost heap got so hot that it spontaneously combusted.
- Tom'un gübre yığını o kadar çok ısındı ki o kendiliğinden yaktı.
Sami used gasoline to burn Layla's body.
- Sami, Leyla'nın cesedini yakmak için benzin kullandı.
Dan sprayed gasoline on himself and threatened to set himself on fire.
- Dan kendine benzin fışkırttı ve kendini yakmakla tehdit etti.
The last thing I'd ever want to do is hurt Tom.
- Yapmak istediğim son şey Tom'un canını yakmaktır.
Tom would never want to hurt you.
- Tom asla senin canını yakmak istemezdi.
The local police and the FBI formulated a search plan to capture the fugitives.
- Yerel polis ve FBI kaçakları yakalamak için bir araştırma planı hazırladı.
Violent fires soon burn out themselves.
- Şiddetli yangınlar kısa sürede kendilerini tamamen yakarlar.
Tom ran out of matches so he couldn't light the fire.
- Tom tüm kibriti tüketti bu yüzden ateşi yakamadı.
The man lit a cigarette with a lighter.
- Adam bir çakmakla bir sigara yaktı.
She cremated him against his wishes.
- Onun isteklerinin aksine o onu yakarak kül etti.
She cremated him within 24 hours of his death.
- Onun ölümünün 24 saati içinde onu yakarak kül haline getirdi.
The wood was kindled, the flames arose, and a mouldering heap of ashes was soon all that remained of Mrs Askew and her fellow martyrs.
- Koru yakıldı, alevler yükseldi, ve kısa sürede bayan Askew ve arkadaş şehitleriyle ilgili geriye kalan bütün şey dökülen bir küller yığınıydı.
Have you ever lighted a cigarette with a blowtorch?
- Sen hiç bir pürmüzle sigara yaktın mı?
Tom lighted his candles.
- Tom onun kandillerini yaktı.
Fadil wanted to incinerate Layla's body.
- Fadıl, Leyla'nın cesedini yakmak istedi.
The only way to lose weight is to create a caloric deficit by burning more calories than you eat.
- Zayıflamanın tek yolu yediğinden daha fazla kalori yakarak bir kalori açığı oluşturmaktır.
In retrospect, it may seem obvious that we shouldn't have been burning our trash so close to our house.
- Geçmişe bakıldığında, çöplerimizi evlerimize çok yakın yakmamamız gerektiği apaçık ortadadır.
Fadil wanted to incinerate Layla's body.
- Fadıl, Leyla'nın cesedini yakmak istedi.
Tom emptied the wastebasket into the incinerator.
- Tom çöp kutusunu çöp yakma fırınına boşalttı.