yakışmak

listen to the pronunciation of yakışmak
Turkish - English
suit
befit
become
behoove
fit
pertain
assort
to suit, to become; to befit, to be suitable
comport
to befit; to be appropriate (for/to)
go together
behove
(for something) to look good on/in, suit; (for one food) to go well with, taste good with (another)
suit to
suitable
become on
yakış
{f} befitting

Modesty is befitting to a young girl. - Alçak gönüllülük genç bir kıza yakışıyor.

yakış
befit

Anger does not befit a philosopher. - Öfkeli olmak bir filozofa yakışmaz.

That kind of remark does not befit you. - O tür sözler size yakışmıyor.

şanına yakışmak
to befit one's dignity
Turkish - Turkish
Güzel durmak, iyi gitmek, yaraşmak, uygun gelmek
Uygun olmak, iyi, karşılanmak, münasip olmak
Güzel durmak, iyi gitmek, yaraşmak, uygun gelmek: "Önden yandan nasıl durduğunu, yakışıp yakışmadığını gözden geçirecek."- M. Ş. Esendal
Uygun olmak, iyi, karşılanmak, münasip olmak: "Öyle şey küçüklerin ağzına yakışmaz."- B. Felek
yakış
Yakmak işi veya biçimi
yakışma
Yakışmak işi
yakışmak
Favorites