yabanci

listen to the pronunciation of yabanci
Turkish - English

Definition of yabanci in Turkish English dictionary

yabancı
stranger

I'm a stranger in these parts. - Buralarda bir yabancıyım.

A dog barks at strangers. - Bir köpek yabancılara havlar.

yabancı
foreigner

Foreigners astound me. - Yabancılar beni şaşırtır.

Being a foreigner, I couldn't catch on to the joke. - Ben bir yabancı olduğum için, şakayı anlayamadım.

yabancı
foreign

Don't poke fun at foreigners. - Yabancılarla alay etme.

It's hard to learn a foreign language. - Yabancı dil öğrenmek zordur.

yabancı
strange

A dog barks at strangers. - Bir köpek yabancılara havlar.

I'm a stranger in these parts. - Buralarda bir yabancıyım.

yabancı
unknown
yabancı
gringo
yabancı
(Hukuk) foreigner, alien
yabancı
outsider

Outsiders make Tom nervous. - Yabancılar Tom'u geriyor.

You're not exactly an outsider. - Sen tam olarak bir yabancı değilsin.

yabancı
outlandish
yabancı
alien

The Earth is under attack by alien invaders. - Dünya yabancı işgalciler tarafından saldırı altında.

Aliens controlled Earth's progress in secret. - Yabancılar gizlice Dünya'nın ilerlemesini kontrol etti.

yabancı
exotic
yabancı
strange, exotic; foreign, alien; stranger; foreigner ecnebi
yabancı
xeno

I'm not a xenophobe, because I also hate my own ethnic group. - Ben yabancı düşmanı değilim çünkü kendi etnik grubumdan da nefret ediyorum.

They tried to hide their xenophobia. - Onlar yabancı düşmanlıklarını saklamaya çalıştılar.

yabancı
tramontane
yabancı
stranger; foreigner, alien
yabancı
unfamiliar

Being unfamiliar with foreign languages, you'll never be able to understand the foreigner's silence. - Yabancı dillerle yabancı olursan, yabancının sessizliğini asla anlayamazsın.

On the street at night, Tom was threatened by an unfamiliar man with a knife and robbed of his money. - Gece sokakta, Tom bıçaklı yabancı bir adam tarafından tehdit edildi ve parasını soydular.

yabancı
foreign, alien
yabancı
peregrine
yabancı
gook
yabancı
unfamiliar, strange
yabancı
exterior
yabancı
offshore
yabancı
the stranger
yabancı
unco
yabancı
extraneous
yabancı
wog
yabancı
nonresident
yabancı
barbarous
yabancı
external
yabancı
wop
yabancı
barbarian
yabancı dil
lingo
yabancı dil
foreign language

It's hard to learn a foreign language. - Yabancı dil öğrenmek zordur.

I am learning two foreign languages. - Ben, iki yabancı dil öğreniyorum.

yabancı ülke
abroad
yabancı sermaye
Foreign capital
yabancı sermaye çekmek
to attract foreing capital
Yabancı Felaket Yardım Bürosu
(Askeri) Office of Foreign Disaster Assistance
Yabancı Tarım Ofisleri (USDA); frekans tahsis alt komitesi; denizde yakıt ikmali
(Askeri) Foreign Agricultural Service (USDA); frequency assignment subcommittee; fueling at sea; functional account symbol
Yabancı Yayın Bilgi Servisi
(Askeri) Foreign Broadcast Information Service
Yabancı İşkence İddiaları Yasası
(Askeri) Foreign Tort Claims Act
yabancı (madde/cisim)
extraneous
yabancı acil durum destek takımı
(Askeri) foreign emergency support team
yabancı aletle muhabere istihbaratı
(Askeri) foreign instrumentation signals intelligence
yabancı araçlar analiz alt sistemi
(Askeri) foreign media analysis subsystem
yabancı askeri finans programı
(Askeri) foreign military financing program
yabancı askeri kuvvetler ve üsler
(Hukuk) foreign armed forces and bases
yabancı cisimler
path. foreign bodies
yabancı dahili savunma kadro takviye kuvveti
(Askeri) foreign internal defense augmentation force
yabancı dahili savunması
(Askeri) foreign internal defense
yabancı dil kayıtları
(kaset) foreign language records
yabancı dil konuşmak
parley
yabancı dili kapmak
pick up a language
yabancı dili taklit ederek yazılan
macaronic
yabancı diller uzmanı
linguist
yabancı düşmanlığı
ethnocentrism
yabancı düşmanı
xenophobe

I'm not a xenophobe, because I also hate my own ethnic group. - Ben yabancı düşmanı değilim çünkü kendi etnik grubumdan da nefret ediyorum.

yabancı gelmemek
to ring a bell, to sound familiar
yabancı geminin kimliğini inceleme
(Hukuk) right of approach
yabancı ile evlenme
intermarriage
yabancı ile evlenmek
intermarry
yabancı ile evlilik
mixed marriage
yabancı istihbarat güvenlik servisi
(Askeri) foreign intelligence security service
yabancı istihbarat ihtiyaçları, kabiliyetleri ve öncelikleri
(Askeri) foreign intelligence requirements capabilities and priorities
yabancı işçi
(Hukuk) foreign worker
yabancı kelime
borrowed word
yabancı kelime
alien
yabancı kelimeleri kullanmak
naturalize
yabancı klerans rehberi
(Askeri) foreign clearance guide
yabancı madde
foreign material
yabancı madde karıştırarak
adulterate
yabancı makam
(Hukuk) foreign authority
yabancı para
(Hukuk) foreign exchange
yabancı post differential
(Askeri) foreign post differential
yabancı sermaye
(Hukuk) foreign investment
yabancı sermaye
outside capital
yabancı sermaye teşviki kanunu
(Hukuk) law on the promotion of foreign capital investment
yabancı service national
(Askeri) foreign service national
yabancı sevmez
xenophobe
yabancı sevmezlik
xenophobia
yabancı topraklarla çevrilmiş bölge
enclave
yabancı ulustan olanlara verilemez
(Askeri) not releasable to foreign nationals
yabancı uyruklu
alien
yabancı uyruklu göçmen tecrit harekatı
(Askeri) alien migrant interdiction operations
yabancı uyruklu kimse
alien
yabancı uyruklu olma
alienage
yabancı uyruklu vatandaşlar
alien subjects
yabancı ülke
foreign land
yabancı ülke
foreign country
yabancı ülke desteği
(Askeri) foreign nation support
yabancı ülkede yaşayan
expatriate
yabancı ülkede yaşayan kimse
expatriate
yabancı ülkeden
offshore
yabancı ülkelerle olan
external
yabancı ülkeye yerleşme
expatriation
yabancı şirket müdürü
(çin) taipan
işe yabancı
strange
yabancılar
foreigners

Don't make fun of foreigners. - Yabancılarla alay etme.

He is used to talking to foreigners. - O yabancılarla konuşmaya alışkındır.

yerli ve yabancı
local and foreign
yabancılar
strangers

A dog will bark at strangers. - Bir köpek yabancılara havlar.

Tom is ill at ease among strangers. - Tom yabancılar arasında huzursuz.

Avrupa Irkçılık ve Yabancı Düşmanlığı Kontrol Merkezi
(Hukuk) European Monitoring Centre on Racism and Xenophobia
Avrupa Irkçılık ve Yabancı Düşmanlığını İzleme Merkezi
(Hukuk) European Monitoring Centre on Racism and Xenophobia (EUMC)
Başkanın (ABD) Yabancı İstihbarat İstişare Kurulu
(Askeri) President's Foreign Intelligence Advisory Board
Birleşmiş Milletler (UN) Gıda ve Tarım Teşkilatı; yabancı bölge subayı
(Askeri) Food and Agriculture Organization (UN); foreign area officer
Federal Havacılık Dairesi; Yabancı Yardım Yasası
(Askeri) Federal Aviation Administration; Foreign Assistance Act
Gıda ve İnsani Yardım Bürosu; yabancı insani yardım
(Askeri) Bureau for Food and Humanitarian Assistance; foreign humanitarian assistance
Müşterek Yabancı Yayın Kurulu
(Askeri) Joint Foreign Release Board
ateş destek subayı; uçuş emniyet subayı; yabancı hizmet subayı
(Askeri) fire support officer; flight safety officer; foreign service officer
bloke yabancı para
(Ticaret) blocked exchange
federal genel fazla menkul (taşınabilir) ordu malı; yabancı genel fazla menkul (
(Askeri) federal excess personal property; foreign excess personal property
kendini yabancı hissetmek
feel out of it
kuvvet modülü alt sistemi; yabancı askeri satışlar
(Askeri) force module subsystem; foreign military sales
olsa gerek he/she/it must be: O kişi yabancı olsa gerek
That person must be a foreigner
sahra harekatı tümeni; yabancı madde hasarı
(Askeri) field operations division; foreign object damage
uçuş malumat hizmeti; yabancı istihbarat servisi
(Askeri) flight information service; foreign intelligence service
yedi kat el/yabancı
complete stranger, total stranger
yerleşmiş yabancı sözcük
denizen
Turkish - Turkish

Definition of yabanci in Turkish Turkish dictionary

yabancı
Belli bir yere veya kimseye özgü olmayan
yabancı
Aileden, çevreden olmayan (kimse veya şey), özge: "Ben, yabancı bir adam, neme lazım, hiç sesimi çıkarmadım."- M. Ş. Esendal
yabancı
Tanınmayan, bilinmeyen
yabancı
Tanınmayan, bilinmeyen: "Yabancı müşteri giremezdi kapısından
yabancı
Bir konuda bilgisi, tecrübesi olmayan
yabancı
Aileden, çevreden olmayan (kimse veya şey), özge
yabancı
Başka bir milletten olan, başka bir milletle ilgili olan (kimse), bigâne, ecnebi: "Bu toprak bizimdir, içinde yabancının işi yok."- R. E. Ünaydın
yabancı
Bir konuda bilgisi, deneyimi olmayan
yabancı
Başka bir milletten olan, başka bir milletle ilgili olan (kimse), bigâne, ecnebi
yabancı
Aynı türden, aynı çeşitten olmayan
yabancı
Gelenler hep edebiyat adamlarıydı."- Y. Z. Ortaç
Yabancı
il
Yabancı
elgin
Yabancı
el
Yabancı
çıtak
Yabancı
bigane
Yabancı
yad
Yabancı
(Osmanlı Dönemi) ACEMÎ
Yabancı
oba
yabancı dil
Ana dilin dışında olan dillerden her biri
yabancı dil
Ana dilin dışında öğrenilen uzmanlık dili
yabancı saha
Sporcuların daha önce oynamadıkları veya rakip takımla karşılaşma yapmak üzere geldikleri rakip takımın sahası
yabancı saha
Kendi sahasının dışında olan, dış saha
yabancı çıta
Kirişli birleştirmelerde iki tarafa açılan yuvaya uygun ölçü ve biçimde hazırlanmış ince, dar parça
English - Turkish

Definition of yabanci in English Turkish dictionary

yabancı dil sınavı
Foreign language exam
mesleki yabancı dil
Vocational foreign language