Because of his age, my grandfather doesn't hear well.
- Dedem yaşından dolayı pek iyi duyamıyor.
He has a son of your age.
- Senin yaşında bir oğlu var.
The paint on the seat on which you are sitting is still wet.
- Oturduğun yerdeki boya hâlâ yaştır.
Tom's eyes were wet with tears.
- Tom'un gözleri göz yaşları yüzünden ıslaktı.
I learned to play guitar when I was ten years old.
- On yaşındayken gitar çalmayı öğrendim.
When Justin Bieber started his music career, he was fourteen years old.
- Justin Bieber müzik kariyerine başladığında on dört yaşındaydı.
Fish such as carp and trout live in fresh water.
- Sazan ve alabalık gibi balıklar tatlı suda yaşar.
Fish like carp and trout live in fresh water.
- Sazan ve alabalık gibi balıklar tatlı suda yaşamaktadır.
The older you get, the more difficult it becomes to learn a new language.
- Ne kadar yaşlanırsan, yeni bir dili öğrenmek o kadar zor olur.
John lives in New York.
- John New York'ta yaşar.
She is five years younger than me.
- O, benden beş yaş küçük.
Sam is two years younger than Tom.
- Sam Tom'dan iki yaş küçük.
Tears came to my eyes.
- Gözlerimden yaşlar geldi.
She called out to him, with tears running down her cheeks.
- Yanaklarından süzülen yaşlarla ona seslendi.
The best time of life is when you are young.
- Yaşamın en iyi zamanı genç olduğun zamandır.
The best time of life is when we are young.
- Yaşamın en iyi zamanı genç olduğumuz zamandır.