In order to compensate for the country's aging population, the government has decided to take steps to significantly increase birth and immigration rates.
- Ülkenin yaşlanan nüfusunu telafi etmek için, hükümet doğum ve göç oranlarını önemli ölçüde artırmak için adımlar atmaya karar verdi.
The young are paying the cost of an aging population.
- Gençler yaşlanan nüfusun bedelini ödüyorlar.
Wisdom does not automatically come with age.
- Bilim yaş ile otomatik olarak gelmez.
He has a son of your age.
- Senin yaşında bir oğlu var.
Tom's eyes were wet with tears.
- Tom'un gözleri göz yaşları yüzünden ıslaktı.
This grass is too wet to sit on.
- Bu çim üstüne oturmak için çok yaş.
When Justin Bieber started his music career, he was fourteen years old.
- Justin Bieber müzik kariyerine başladığında on dört yaşındaydı.
My father will soon be forty years old.
- Babam yakında kırk yaşında olacak.
Fish such as carp and trout live in fresh water.
- Sazan ve alabalık gibi balıklar tatlı suda yaşar.
Take a fresh look at your lifestyle.
- Yaşam tarzınıza dikkatle bir göz atın.
Older people are often afraid of trying new things.
- Yaşlı insanlar sık sık yeni şeyleri denemekten korkarlar.
John lives in New York.
- John New York'ta yaşar.
She is five years younger than me.
- O, benden beş yaş küçük.
He is five years younger than me.
- O, benden beş yaş küçük.
Tears came to my eyes.
- Gözlerimden yaşlar geldi.
This song is so moving that it brings tears to my eyes.
- Bu şarkı o kadar acıklı ki gözlerimi yaşarttı.
The best time of life is when you are young.
- Yaşamın en iyi zamanı genç olduğun zamandır.
The best time of life is when we are young.
- Yaşamın en iyi zamanı genç olduğumuz zamandır.