People living in town don't know the pleasures of country life.
- Şehirde yaşayan insanlar kır yaşantısının zevklerini bilmezler.
She married him for his money, and couldn’t put up with his plain way of living.
- Parası için onunla evlendi ve onun sıradan yaşantısına katlanamadı.
Are you satisfied with your daily life?
- Günlük yaşantından memnun musun?
He seems to be oppressed by his monotonous daily life.
- Monoton günlük yaşantısı yüzünden bunalmış gibi görünüyor.