yaşadığı

listen to the pronunciation of yaşadığı
Turkish - English
lived
Simple past tense and past participle of live
past of live
{s} having life, having a certain kind of life (used mainly in combination)
Having life; used only in composition; as, long-lived; short- lived
yaşadığı ülke
(Bilgisayar) home country
yaşa
{f} live

Mike has a friend who lives in Chicago. - Mike'ın Şikago'da yaşayan bir arkadaşı var.

Nobody lives in this house. - Bu evde hiç kimse yaşamıyor.

yaşa
{f} living

I like living with you. - Seninle yaşamaktan hoşlanıyorum.

I think that our living together has influenced your habits. - Sanırım birlikte yaşamamız senin alışkanlıklarını etkiledi.

doğu londralıların yaşadığı bölge
cockneydom
fokların toplu yaşadığı yer
seal rookery
geyiklerin yaşadığı orman
deer forest
rahibelerin yaşadığı binalar
convent
yaşa
huzza
yaşa
Hurray!, Hooray!
yaşa
cheers
yaşa
long live

Long live the brotherhood of all peoples. - Yaşasın tüm halkların kardeşliği.

Long live the Soviet Union! - Çok yaşa Sovyetler Birliği!

yaşa
viva
yaşa
whoopee
yaşa
hurray

Hurray! I have found it! - Yaşasın! Ben onu buldum!

yaşa
hooray
yaşa
hurrah
yaşa
know

We love our mother almost without knowing it, without feeling it, as it is as natural as to live. - Biz neredeyse bilmeden, hissetmeden annemiz severiz, çünkü o yaşamak kadar doğaldır.

They don't know what difficulties Tom went through in his youth. - Onlar, Tom'un gençliğinde hangi zorlukları yaşadığını bilmiyorlar.

yaşa
inhabit

Animals inhabit the forest. - Hayvanlar ormanda yaşar.

In this country, most of the inhabitants are Sunni Muslims. - Bu ülkede yaşayanların çoğu Sünni Müslümandır.

yaşa
subsist
şehir dışında zenginlerin yaşadığı yerleşim yeri
exurb
Turkish - Turkish

Definition of yaşadığı in Turkish Turkish dictionary

Yaşa
yaşasın
yaşa
Hoşnutluk, sevinç gibi duyguları anlatmak için söylenir
yaşa
Hoşnutluk, sevinç gibi duyguları anlatmak için söylenir: "Ey vatan, ey mübarek vatan, bin yaşa."- T. Fikret
yaşadığı
Favorites