Definition of yağsız in Turkish English dictionary
- fatless
- low-fat (food)
- lean
If you want to avoid cholesterol, eat lean meat with no fat.
- Eğer kolesterolü önlemek istiyorsanız yanında yağ olmadan yağsız et yiyin.
She ate nothing but lean meat.
- O, yağsız etten başka bir şey yemedi.
- lacking oil, fat, grease, or butter; oilless; greaseless; butterless; free of oil, fat, or grease; nonfat
- without oil/fat; (süt, peynir) skim; (et) lean
- lean, fatless (meat)
- (Gıda) low fat
- meager
- skim
Two-percent milk tastes better than skim.
- %2 süt yağsız sütten daha iyi tat verir.
- fat free
- skimmed
- nonfat
- oil-free
- yağ
- oil
I bought a bottle of salad oil.
- Bir şişe salata yağı aldım.
Give me the metal bucket with the oil in it.
- Bana içinde yağ olan metal kovayı ver.
- yağ
- fat
The body converts extra calories into fat.
- Vücut ekstra kaloriyi yağa dönüştürür.
You had better cut out the fat.
- Yağı kesip çıkarsan iyi olur.
- yağsız bir cins domuz
- fastback
- yağsız pişmiş sosis
- saveloy
- yağsız süt
- skim milk
- yağsız süt
- skim milk, skimmed milk
- yağsız süt
- skimmed milk
- yağ
- {i} grease
The machine was clogged with grease.
- Makine, yağdan tıkanmış.
- yağ
- flattery
Imitation is the sincerest form of flattery.
- Taklit en samimi yağcılık biçimidir.
Flattery won't get you anything.
- Yağcılık sana hiçbir şey getirmeyecek.
- yağ
- essential oil
- yağ
- ointment
- yağ
- (Otomotiv,Teknik) lube oil
- yağ
- (Biyokimya) lipid
- yağ
- shortening
- yağ
- the fat
- domuzun yağsız bel parçası
- griskin
- yağ
- oil; fat; grease; tallow; suet
- yağ
- tallow
- yağ
- auto. motor oil; lubricating grease
- yağ
- (cooking) oil; shortening; grease; fat; lard; butter; margarine, oleo, oleomargarine
- yağ
- oil; fat; grease; lubricant; ointment; mineral/vegetable oil; attar, essential oil; flattery, blarney
- yağ
- adipose
- yağ
- slush
- yağ
- (Anatomi) adeps
- yağ
- dripping