Definition of yığın in Turkish English dictionary
- batch
- heap
Get rid of that heap of old newspapers.
- O eski gazete yığınından kurtulun.
The wood was kindled, the flames arose, and a mouldering heap of ashes was soon all that remained of Mrs Askew and her fellow martyrs.
- Koru yakıldı, alevler yükseldi, ve kısa sürede bayan Askew ve arkadaş şehitleriyle ilgili geriye kalan bütün şey dökülen bir küller yığınıydı.
- {i} stack
Tom put a stack of letters on Mary's desk.
- Tom Mary'nin masasına bir yığın mektup koydu.
There's a stack of comic books on Tom's desk.
- Tom'un masasında bir yığın çizgi roman var.
- bulk
- crowd
- budget
- chunk
Tom was injured when a large chunk of ice slid off the roof and hit him.
- Büyük bir buz yığını çatıdan kaydığında ve ona çarptığında Tom yaralandı.
- bundle
- conglomerate
- crowd, throng, mass, passel (of people)
- bulk , mass , stack
- lump
- conglomeration
- mass
The dumb masses believe that Mandela was a decent man.
- Aptal yığınlar Mandela'nın iyi bir adam olduğuna inanıyorlar.
- heap, pile; crowd; mass, masses; stack; (ağaç, bitki, çalılık) clump; bank; batch, set
- hill
- bank
- congeries
- aggregation
- agglomerate
- agglomeration
- accumulation
- tons
- huddle
- drove
- force
- clamp
- flock
- heap, pile, or stack
- cartload
- collection
- stockpile
- mound
- clump
- {i} mountain
- (Pisikoloji, Ruhbilim) aggregate
- stacked
- set
- lot
- (Arılık) settle
- masses
The dumb masses believe that Mandela was a decent man.
- Aptal yığınlar Mandela'nın iyi bir adam olduğuna inanıyorlar.
- (Biyokimya) group
- dollop
- body
- (Jeoloji) dump
This place is a dump.
- Bu yer bir çöp yığını.
- pile
There was a pile of pinecones under the tree.
- Ağacın altında bir yığın kozalak vardı.
Tom threw his dirty socks on the pile of clothes in the corner of his room.
- Tom odasının köşesindeki elbise yığını üzerine kirli çoraplarını attı.
- wilderness
- parcel
- crop
- mint
- volume
- pot
He spends pots of money for travelling.
- O seyahat için yığınla para harcar.
- {i} raft
- {i} swarm
- ton
- {i} slew
- loads
- wadge
- {i} peck
- {i} pack
- yığın a great many;
- a great deal of; a lot of, a heap of
- yığın bellek
- bulk storage , mass storage
- yığın bellek
- mass storage
- yığın boyama
- dope dyeing
- yığın buzla
- pack ice
- yığın halinde
- in heaps
- yığın olarak
- in batches
- yığın ruhbilimi
- mass psychology
- yığın terminal
- batch terminal
- yığın veri
- mass data
- yığın yoğunluğu
- bulk density
- yığın-otomatik
- (Bilgisayar) stacker-auto
- bir yığın
- heap
- yığınlar
- bundles
- bir yığın dert
- a peck of troubles
- bir yığın eşya
- carload
- bir yığın para
- packet
- bir yığın saçmalık
- pack of nonsense
- bir yığın saçmalık
- a pack of nonsense
- bir yığın yalan
- pack of nonsense
- bir yığın yalan söylemek
- tell a pack of lies
- dolaşık yığın
- mat
- ofset yığın
- (Bilgisayar) offset stacker
- sosyal yığın
- social aggregate