yüz yüze

listen to the pronunciation of yüz yüze
Turkish - English
face to face

They stood face to face. - Onlar yüz yüze durdu.

They must remain face to face. - Onlar yüz yüze kalmalıdır.

facing

Sami is facing the death penalty this time. - Sami bu kez ölüm cezasıyla yüz yüze geliyor.

eyeball to eyeball
vis-à-vis
tete a tete
(Hukuk) vis-a-vis
eyeball to eyeball, face to face
up against
person to person
vis-à-vis
faced to
visavis
vis a vis
yüz yüze gelmek
face

Coming face to face with a dinosaur was a funny experience. - Bir dinozorla yüz yüze gelmek eğlenceli bir deneyimdi.

Tom doesn't have to face it alone. - Tom onunla tek başına yüz yüze gelmek zorunda değil.

yüz yüze gelmek
to come face to face, to meet
yüz yüze getirmek
confront
yüz yüze görüşme
tete a tete
yüz yüze gelmek
confront
yüz yüze gelmek
meet
yüz yüze gelmek
facing
yüz yüze gelmek
face up to
tehlikesiyle yüz yüze
in danger of
yüz yüze gelmek
{f} encounter
yüz yüze gelmek
be faced with
ölümle yüz yüze gelmek
face death
Turkish - Turkish
Karşı karşıya
yüzbeyüz
Yüz yüze gelmek
yüzleşmek
Yüzyüze
ruberu