I take a walk every morning.
- Her sabah yürüyüşe çıkarım.
I watched John and Mary walking hand in hand.
- John ve Mary'nin el ele yürüyüşünü izledim.
I don't mind walking.
- Yürüyüşe itirazım yok.
Yesterday I was caught in a shower on my way home from walking in the park.
- Dün, parktaki yürüyüşten evime giderken bir sağanağa yakalandım.
Every march is composed of just a few steps.
- Her yürüyüş sadece birkaç adımdan oluşur.
A brass band is marching along the street.
- Bir bando cadde boyunca uygun adımlarla yürüyüş yapıyor.
I had a slight accident while trekking in Nepal.
- Nepal'de yürüyüş yaparken hafif bir kaza geçirdim.
The rough terrain checked the progress of the hikers.
- Engebeli arazi yürüyüşçülerin ilerlemesini frenledi.
He could not go on the hike because he was ill.
- O, hasta olduğu için yürüyüşe gidemedi.
He began to mimic the speech and gait of persons in the street.
- O, sokaktaki kişilerin konuşma ve yürüyüşünü taklit etmeye başladı.
Horses have three gaits: Walking, trotting and galloping.
- Atların üç yürüyüşü vardır: yürüyüş, tırıs ve dörtnal.