yürüt

listen to the pronunciation of yürüt
Turkish - English
(Bilgisayar) execute

The procedure must be executed correctly and completely. - Prosedür doğru ve eksiksiz yürütülmelidir.

(Bilgisayar) play
(Bilgisayar) exec

A stay of execution was ordered at the eleventh hour. - On yedinci saatte yürütmenin durdurulması emredildi.

The executive committee appointed him the president of the company. - Yürütme komitesi onu şirketin başkanlığına atadı.

{f} handled
{f} conducting

Polish archaeologists are conducting scientific studies in Sudan. - Polonyalı arkeologlar Sudan'da bilimsel çalışmalar yürütmektedirler.

{f} conduct

Polish archaeologists are conducting scientific studies in Sudan. - Polonyalı arkeologlar Sudan'da bilimsel çalışmalar yürütmektedirler.

I have an investigation to conduct. - Yürütecek bir soruşturmam var.

yürü
{f} walk

I'm too tired to walk. - Yürüyemeyecek kadar çok yorgunum.

She was so tired that she couldn't walk. - Ayrıca o çok yoruldu, yürüyemiyor.

yürü
{f} walking

She likes walking alone. - O yalnız yürümeyi sever.

Walking from the station to the house takes only five minutes. - İstasyondan yürüyerek eve gitmek sadece beş dakika.

otomatik yürüt
(Bilgisayar) autoplay
yürü
{f} tread

In order to swim, you have to learn to tread water first. - Yüzme öğrenmek için öncelikle suda yürümeyi öğrenmelisin.

yürü
trod
yürü
trodden
yürü
walk out

Do not walk outside this area. - Bu alanın dışında yürümeyin.

yürü
amble
yürü
saunter
yürüt
Favorites