yükseltme

listen to the pronunciation of yükseltme
Turkish - English
elevation
lift
(Askeri) amplification
swelling
strengthening
upgrade

Tom got a free upgrade to business class. - Tom business class için ücretsiz bir yükseltme aldı.

We will have to upgrade our servers. - Biz sunucularımızı yükseltmek zorunda kalacağız.

raising, lifting; increasing
aggrandizement
promotion
boost
exaltation
superelevation
{i} uplift
increasing
heightening
extension
escalation
lifting
elevator
(Bilgisayar) do not upgrade
hoist
uptake
{i} uprising
upscaling
yükseltmek
enhance
yükseltmek
raise

You don't have to raise your voice. - Sesini yükseltmek zorunda değilsin.

Tom didn't have to raise his voice. - Tom sesini yükseltmek zorunda değildi.

yükseltmek
escalate
yükseltmek
elevate
yükseltmek
lift
yükseltmek
{f} increase

What can we do to increase our profits? - Kârlarımızı yükseltmek için ne yapabiliriz?

sesi yükseltme
amplification
yüksel
{f} rose

Today, the temperature rose as high as 30 degrees Celsius. - Bugün ısı 30 santigrat dereceye kadar yükseldi.

The yen rose to the dollar. - Yen dolar karşısında yükseldi.

yüksel
went up

The balloon went up in the sky. - Balon gökyüzüne doğru yükseliyor.

The rocket went up smoothly. - Roket sorunsuzca yükseldi.

yükseltmek
exalt
yükseltmek
step up
yükseltmek
{f} advance
yükseltmek
lift up
yüksel
rise

The cost of living has risen. - Yaşamanın maliyeti yükseldi.

I waited for the curtain to rise with my heart beating in excitement. - Ben, kalbim heyecanla atarken perdenin yükselmesini bekledim.

gizlilik derecesini yükseltme
(Askeri) upgrade
yüksel
tall

The tree was so tall that it towered over the garden wall. - Ağaç o kadar yüksekti ki bahçe duvarının üzerinde yükseldi.

yükseltmek
(deyim) whack up
yükseltmek
bring up
yükseltmek
amplify
yükseltmek
make high
yükseltmek
raised
yükseltmek
put up
yükseltmek
fuel
yüksel
gone up

The average temperature has gone up. - Ortalama sıcaklık yükseldi.

The cost of living has gone up. - Yaşamanın maliyeti yükseldi.

yüksel
{f} risen

The cost of living has risen. - Yaşamanın maliyeti yükseldi.

The level of water in the river has risen. - Nehrin su seviyesi yükseldi.

yüksel
{f} rising

The yen is rising and the dollar is falling. - Yen yükseliyor dolar düşüyor.

The rising sun seen from the top was beautiful. - Tepeden görülen yükselen güneş güzeldi.

yüksel
{f} tower

The tree was so tall that it towered over the garden wall. - Ağaç o kadar yüksekti ki bahçe duvarının üzerinde yükseldi.

The tower rose up against the blue sky. - Kule mavi gökyüzüne doğru yükseldi.

yüksel
got high
yüksel
get high

As global warming increases, sea levels get higher and higher. - Küresel ısınma artarken deniz seviyesi gittikçe yükseliyor.

yüksel
{f} buoy
yüksel
{f} towering
yüksel
go up

It is certain that the price of gold will go up. - Altın fiyatının yükseleceği kesin.

There's no guarantee that the stock will go up. - Hisse senedinin yükseleceğinin bir garantisi yok.

yükseltmek
hoist
yükseltmek
bump sth up
yükseltmek
train on
yükseltmek
hist
yükseltmek
{f} rise
yükseltmek
up
yükseltmek
heighten
yükseltmek
{f} promote

His job is to promote sales. - Onun işi satışları yükseltmektir.

yükseltmek
highten
Yüksel
(isim) Be lofty, be noble
Yükseltmek
upgrade

To upgrade the firmware, you must go to the download page and download the latest version. - Yazılımını yükseltmek için indirme sayfasına gitmelisin ve en son sürümü indirmelisin.

We will have to upgrade our servers. - Biz sunucularımızı yükseltmek zorunda kalacağız.

ahlâkını yükseltme
edification
arazi yükseltme
landfill
azizlik mertebesine yükseltme
canonization
bilinç yükseltme
consciousness raising
değerini yükseltme
revaluation
ses yükseltme
volume
vites yükseltme
(Otomotiv) up shifting
yükseltmek
to exalt the dignity, worth, or ability of
yükseltmek
get up
yükseltmek
drive up
yükseltmek
to promote, raise (someone) to (a higher rank)
yükseltmek
ennoble
yükseltmek
rear
yükseltmek
send up
yükseltmek
(Elektrik) to amplify
yükseltmek
strengthen
yükseltmek
to raise, elevate, increase the height of (something), make (something) higher: Binayı bir kat yükseltmeye karar verdiler. They decided to make the building one story higher
yükseltmek
set up
yükseltmek
to raise, increase: Sesini yükseltti. He raised his voice. Gazetenin fiyatını yükselttiler. They've raised the price of the newspaper
yükseltmek
(Hukuk) promote, step up
yükseltmek
promote , raise
yükseltmek
bump up
yükseltmek
hike up
yükseltmek
to turn up, increase (the sound of) (a radio, television, etc.): Radyonun sesini yükseltti. He turned up the radio
yükseltmek
louden
yükseltmek
run up
yükseltmek
jack up
yükseltmek
to raise, to lift up, to hoist; to boost, to increase, to bump sth up; to elevate, to exalt; to promote, to advance; to amplify
yükseltmek
scale up
yükseltmek
mark up
yükseltmek
to raise (a number) to (a higher power): Beşi onuncu kuvvete yükselt. Raise five to the tenth power
yükseltmek
jack
yükseltmek
boost
yükseltmek
swell out
yükseltmek
sublime
yükseltmek
{f} uplift
yükseltmek
swell up
yükseltmek
{f} upheave
yükseltmek
glorify

To raise one's name in later generations and thereby glorify one's parents, this is the greatest expression of filial piety. - Birinin adını daha sonraki kuşaklarda yükseltmek ve böylece birinin ebeveynlerini övmek, bu anne babaya saygının en büyük ifadesidir.

Turkish - Turkish
Yükseltmek işi
(Osmanlı Dönemi) TESEYYÜD
(Osmanlı Dönemi) TA'LİYE
terfi
(Osmanlı Dönemi) İNŞAZ
Yükseltmek
arttırmak
Yükseltmek
(Osmanlı Dönemi) ZEFR
Yükseltmek
(Osmanlı Dönemi) İSMA
Yükseltmek
(Osmanlı Dönemi) ŞÜGUR
Yükseltmek
kaldırmak
Yükseltmek
(Osmanlı Dönemi) MAHR
yükseltmek
Aşama ve mevki bakımından daha yüksek duruma getirmek
yükseltmek
Güçlendirmek, şiddetlendirmek
yükseltmek
Yüksek bir düzeye getirmek, geliştirmek: "Bunlar memleketin edebiyat tarihinde beni yavaş yavaş yükselten birer basamak."- H. E. Adıvar
yükseltmek
Bir sayıyı kendisiyle birkaç kez çarpmak
yükseltmek
Yükseğe çıkarmak, yukarı kaldırmak
yükseltmek
Yüksek bir düzeye getirmek, geliştirmek
yükseltmek
Değerini olduğundan daha çok göstermek
yükseltme
Favorites