yükseltilmiş

listen to the pronunciation of yükseltilmiş
Turkish - English
raised

Raised kerbs at bus stops should be mandatory. - Otobüs duraklarında yükseltilmiş bordürler zorunlu olmalıdır.

increased
heightened
raised to
elevated to
sublimate
exalted
yükseltilmiş (kötü arazi üstünden) geçiş yolu sistemi
(Askeri) elevated causeway system
yükseltilmiş (kötü arazi üstünden) geçiş yolu sistemi (modüler)
(Askeri) (M) elevated causeway system (modular)
yükseltilmiş cevap
(Askeri) graduated response
yükseltilmiş geçiş yolu sistemi (Deniz Kuvvetleri layteri)
(Askeri) (NL) elevated causeway system (Navy lighterage)
yükseltilmiş seferberlik cevabı; yer seyyar radarı
(Askeri) graduated mobilization response; ground mobile radar
yükseltilmiş zemin
estrade
yüksel
{f} rose

The yen rose to the dollar. - Yen dolar karşısında yükseldi.

The tower rose up against the blue sky. - Kule mavi gökyüzüne doğru yükseldi.

yüksel
went up

The rocket went up smoothly. - Roket sorunsuzca yükseldi.

A cheer went up from the audience. - Seyircilerden bir tezahürat yükseldi.

yüksel
rise

I waited for the curtain to rise with my heart beating in excitement. - Ben, kalbim heyecanla atarken perdenin yükselmesini bekledim.

Prices will continue to rise. - Fiyatlar yükselmeye devam ediyor.

yüksel
tall

The tree was so tall that it towered over the garden wall. - Ağaç o kadar yüksekti ki bahçe duvarının üzerinde yükseldi.

yüksel
gone up

The cost of living has gone up. - Yaşamanın maliyeti yükseldi.

My grades at school have gone up. - Okulda notlarım yükseldi.

yüksel
{f} risen

The river's water level has risen. - Nehrin su seviyesi yükseldi.

The level of water in the river has risen. - Nehrin su seviyesi yükseldi.

yüksel
{f} rising

The sun is rising now. - Güneş şimdi yükseliyor.

In September, 1929, stock prices stopped rising. - Eylül 1929 da, hisse senedi fiyatları yükselişini durdurdu.

yüksel
{f} tower

The tower rose up against the blue sky. - Kule mavi gökyüzüne doğru yükseldi.

The tree was so tall that it towered over the garden wall. - Ağaç o kadar yüksekti ki bahçe duvarının üzerinde yükseldi.

yüksel
got high
yüksel
get high

As global warming increases, sea levels get higher and higher. - Küresel ısınma artarken deniz seviyesi gittikçe yükseliyor.

yüksel
{f} buoy
yüksel
{f} towering
yüksel
go up

Prices are about to go up again. - Fiyatlar tekrar yükselmek üzere.

It is certain that the price of gold will go up. - Altın fiyatının yükseleceği kesin.

Yüksel
(isim) Be lofty, be noble
fazla yükseltilmiş
(ses) overblown
kriko ile yükseltilmiş
jacked
Turkish - Turkish
merfu hadis
yükseltilmiş
Favorites