yükseliş

listen to the pronunciation of yükseliş
Turkish - English
rise

Vandalism is on the rise. - Vandalizm yükselişte.

This policy resulted in a great rise in prices. - Bu politika, fiyatlarda büyük bir yükselişe neden oldu.

rising

In September, 1929, stock prices stopped rising. - Eylül 1929 da, hisse senedi fiyatları yükselişini durdurdu.

rise, ascent, increase
uptrend
boom
increase

We were surprised by a sudden increase in imports. - İthalatın ani yükselişine şaşırdık.

Nowadays, the majority of European countries is ruled by social democrats, but there is a noticeable increase of right-wing extremism. - Günümüzde Avrupa ülkelerinin çoğunluğu sosyal demokratlar tarafından yönetilir ama aşırı sağda gözle görülür bir yükseliş var.

escalate
lift
spurt
growth
the ascension
scend
{i} ascent
risinq
yükseliş becerisi
climbing ability
yüksel
{f} rose

The tower rose up against the blue sky. - Kule mavi gökyüzüne doğru yükseldi.

The index rose 4% from the preceding month. - Endeks bir önceki aya göre % 4 yükseldi.

yüksel
went up

The unemployment rate went up to 5% because of the recession. - İşsizlik oranı durgunluktan dolayı %5'e yükseldi.

The rocket went up smoothly. - Roket sorunsuzca yükseldi.

yüksel
rise

Prices will continue to rise. - Fiyatlar yükselmeye devam ediyor.

I waited for the curtain to rise with my heart beating in excitement. - Ben, kalbim heyecanla atarken perdenin yükselmesini bekledim.

yüksel
tall

The tree was so tall that it towered over the garden wall. - Ağaç o kadar yüksekti ki bahçe duvarının üzerinde yükseldi.

yüksel
gone up

Why have coffee prices gone up? - Kahve fiyatları neden yükseldi?

The cost of living has gone up. - Yaşamanın maliyeti yükseldi.

yüksel
{f} risen

The cost of living has risen. - Yaşamanın maliyeti yükseldi.

Dear Brothers and Sisters, Jesus Christ is risen! Love has triumphed over hatred, life has conquered death, light has dispelled the darkness! - Sevgili kardeşlerim, Hazreti İsa yükseldi! Sevgi nefret üzerinde zafer kazandı, hayat ölümü ele geçirdi, ışık karanlığı dağıttı.

yüksel
{f} rising

The sun is rising now. - Güneş şimdi yükseliyor.

The Recruit scandal is a corruption scandal concerning public officials and politicians who accepted as bribes undisclosed shares from the RecruitCoscom company. The shares had been rising steadily. - Acemi asker skandalı kamu görevlilerini ve rüşvet olarak RecruitCoscom'dan gizli payları alan politikacıları ilgilendiren bir rüşvet skandalıdır. Hisseler sürekli yükseliyordu.

yüksel
{f} tower

The tree was so tall that it towered over the garden wall. - Ağaç o kadar yüksekti ki bahçe duvarının üzerinde yükseldi.

The tower rose up against the blue sky. - Kule mavi gökyüzüne doğru yükseldi.

yüksel
got high
yüksel
get high

As global warming increases, sea levels get higher and higher. - Küresel ısınma artarken deniz seviyesi gittikçe yükseliyor.

yüksel
{f} buoy
yüksel
{f} towering
yüksel
go up

There's no guarantee that the stock will go up. - Hisse senedinin yükseleceğinin bir garantisi yok.

It is certain that the price of gold will go up. - Altın fiyatının yükseleceği kesin.

Yüksel
(isim) Be lofty, be noble
ani yükseliş ve düşüş
boom and bust
mermi yolu yükseliş kısmı
(Askeri) ascending branch
Turkish - Turkish
Yükselme işi veya biçimi
Yükselmek işi veya biçimi
ak