yüksel

listen to the pronunciation of yüksel
Turkish - English
(isim) Be lofty, be noble
{f} rose

The index rose 4% from the preceding month. - Endeks bir önceki aya göre % 4 yükseldi.

The yen rose to the dollar. - Yen dolar karşısında yükseldi.

went up

The rocket went up smoothly. - Roket sorunsuzca yükseldi.

The unemployment rate went up to 5% because of the recession. - İşsizlik oranı durgunluktan dolayı %5'e yükseldi.

rise

Prices will continue to rise. - Fiyatlar yükselmeye devam ediyor.

Prices are still on the rise. - Fiyatlar hâlâ yükseliştedir.

tall

The tree was so tall that it towered over the garden wall. - Ağaç o kadar yüksekti ki bahçe duvarının üzerinde yükseldi.

gone up

My grades at school have gone up. - Okulda notlarım yükseldi.

The cost of living has gone up. - Yaşamanın maliyeti yükseldi.

{f} risen

The exchange rate for the yen against the dollar has risen. - Yen için döviz kuru dolar karşısında yükseldi.

The cost of living has risen. - Yaşamanın maliyeti yükseldi.

{f} rising

The yen is rising and the dollar is falling. - Yen yükseliyor dolar düşüyor.

In September, 1929, stock prices stopped rising. - Eylül 1929 da, hisse senedi fiyatları yükselişini durdurdu.

{f} tower

The tree was so tall that it towered over the garden wall. - Ağaç o kadar yüksekti ki bahçe duvarının üzerinde yükseldi.

The tower rose up against the blue sky. - Kule mavi gökyüzüne doğru yükseldi.

got high
get high

As global warming increases, sea levels get higher and higher. - Küresel ısınma artarken deniz seviyesi gittikçe yükseliyor.

{f} buoy
{f} towering
go up

Every time cigarettes go up in price, many people try to give up smoking. - Her zaman sigara fiyatları yükseliyor, çok sayıda insan sigara içmeyi bırakmaya çalışıyor.

There's no guarantee that the stock will go up. - Hisse senedinin yükseleceğinin bir garantisi yok.

yüksel
Favorites