We studied Greek culture from various aspects.
- Çeşitli yönleriyle Yunan kültürünü inceledik.
We must examine the various aspects.
- Çeşitli yönleri incelemeliyiz.
The programming language Java is highly versatile.
- Programlama dili Java son derece çok yönlüdür.
Tom is a versatile kid.
- Tom çok yönlü bir çocuk.
A dreary landscape spread out for miles in all directions.
- Kasvetli bir manzara, her yöne millerce yayıldı.
We thought we would write out the directions, in case you got lost.
- Kaybolma ihtimalimize karşın, yönleri yazmayı düşündüm.
She was similar to me in many ways.
- Birçok yönden bana benzerdi.
Japan and China differ from each other in many ways.
- Japonya ve Çin, pek çok yönden birbirinden farklıdır.
Of course you can trust me. Have I ever given you a bum steer before?
- Elbette bana güvenebilirsin. Ben hiç daha önce seni yanlış yönlendirdim mi?
The flood diverted the course of the river.
- Sel nehrin yönünü değiştirdi.
There's a trend these days towards small families.
- Bu günlerde küçük ailelere doğru bir yönelim var.
Be careful not to drive the wrong way on a one-way street.
- Tek yönlü bir caddede ters yönde sürmemeye dikkat edin.
This is a one-way street.
- Bu tek yönlü bir sokak.
I lost my bearings when I came out of the subway.
- Metrodan çıktığımda yönümü kaybettim.
I lost my bearings when I came out of the subway.
- Metrodan çıktığımda yönümü kaybettim.
Your sexual orientation is not something you can change.
- Cinsel yöneliminiz değiştirebileceğiniz bir şey değildir.
Employers cannot refuse to hire workers because of their race, religion, ethnic origin, skin colour, sex, age, marital status, disability or sexual orientation.
- İşverenler ırkları, dinleri, etnik kökenleri, deri renkleri, cinsiyetleri, yaşları, medeni durumları, engellilikleri ya da cinsel yönelimleri nedeniyle işçileri işe almayı reddemezler.
Tom is a well-rounded person.
- Tom çok yönlü bir kişi.
Tom is a well-rounded individual.
- Tom çok yönlü bir birey.
Is the road wide enough for two-way traffic?
- Yol, iki yönlü trafik için yeterince geniş mi?
We were rerouted because of weather.
- Havadan dolayı yönümüzü değiştirdik.
He had led the Republican Party with great success.
- O, Cumhuriyetçi Parti'yi büyük bir başarı ile yönetti.
A farewell party was held for the executive who was retiring.
- Emekli olan bir yönetici için bir veda partisi düzenlendi.
I heard Tom's side of the story.
- Tom'un hikaye yönünü duydum.
Always look on the bright side of life.
- Hayata her zaman olumlu yönden bak.
England resembles Japan in many respects.
- İngiltere birçok yönden Japonya'ya benzer.
Japanese differ from American in many respects.
- Japonlar Amerikalılardan birçok yönden farklıdır.
He has no sense of direction.
- Onun yön duygusu yoktur.
I have no sense of direction so I always travel with a compass.
- Benim bir yön duyum yok bu yüzden her zaman bir pusula ile seyahat ederim.
We've seen all-round improvements lately.
- Hepimiz son zamanlarda çok yönlü iyileştirmeler gördük.
Half of his class can write with both hands; they're ambidextrous.
- Sınıfının yarısı iki eliyle de yazabilir; onlar çok yönlüdür.
Tom said that he was ambidextrous.
- Tom, çok yönlü olduğunu söyledi.
There's a very sophisticated background.
- Çok yönlü bir özgeçmişi var.