yönetilmez

listen to the pronunciation of yönetilmez
Turkish - English
ungovernable
{a} not to be ruled, unruly, wild
If you describe a country or region as ungovernable, you mean that it seems impossible to control or govern it effectively, for example because of violence or conflict among the population. The country has become virtually ungovernable
Not governable; not capable of being governed, ruled, or restrained; licentious; wild; unbridled; as, ungovernable passions
of persons; "the little boy's parents think he is spirited, but his teacher finds him unruly"
{s} not governable, uncontrollable, unmanageable
If you describe feelings as ungovernable, you mean that they are so strong that they cannot be controlled. He was filled with an ungovernable rage. = uncontrollable
Not governable
yönet
manage

Your success depends a lot on how your manager and other people in the office perceive you. - Sizin başarınız daha çok sizin yöneticinizin ve bürodaki diğer insanların sizi nasıl algıladığına bağlıdır.

The owners appointed him manager. - Sahipler, onu yönetici olarak atadılar.

yönet
{f} governing

Inertia is an important governing law. - Atalet önemli bir yönetim yasasıdır.

yönet
{f} mastermind

Tom masterminded his father's death. - Tom babasının ölümünü yönetiyor.

yönet
{f} conduct

Who is conducting the orchestra tonight? - Bu gece orkestrayı kim yönetiyor?

A conductor directs an orchestra. - Bir orkestra şefi bir orkestrayı yönetir.

yönet
{f} rule

It is love that rules the world. - Dünyayı yöneten aşktır.

Spain ruled Cuba at that time. - İspanya o zaman Kübayı yönetti.

yönet
administrate
yönet
{f} ruling

Fight back against the oppression of the ruling elite. - Yöneten seçkinlerin zulmüne karşı direnin.

yönet
administer

The priest administered Extreme Unction. - Rahip kutsal yağ sürme ayinini yönetti.

The ministry administers the internal affairs. - Bakanlık iç işlerini yönetir.

yönet
govern

India was governed by Great Britain for many years. - Hindistan uzun yıllardır Birleşik Krallık tarafından yönetildi.

That island was governed by France at one time. - O ada bir zamanlar Fransa tarafından yönetildi.

yönet
{f} managing

Tom is now managing the business for his father. - Tom artık babası için işletmeyi yönetiyor.

How are you managing it? - Onu nasıl yönetiyorsun?

yönet
regiment
yönet
direct

The directors were reluctant to undertake so risky a venture. - Yönetim kurulu üyeleri çok riskli bir girişimi üstlenmeye isteksiz.

Everyone has the right to take part in the government of his country, directly or through freely chosen representatives. - Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir.

yönet
captain
yönet
directed

The pigs did not actually work, but directed and supervised the others. - Aslında domuzlar çalışmadı fakat diğerlerini yönetti ve denetledi.

The policewoman directed traffic. - Kadın polis trafiği yönetti.

yönetilmez
Favorites