yönetilemez

listen to the pronunciation of yönetilemez
Turkish - English
unmanageable

Tom became unmanageable. - Tom yönetilemez oldu.

Not manageable; not readily submitting to handling or management; not easily restrained, governed, or directed; not controllable
{a} not manageable, stubborn
difficult to manage or control
difficult to use or handle or manage because of size or weight or shape; "we set about towing the unwieldy structure into the shelter"; "almost dropped the unwieldy parcel"
difficult to solve or alleviate; "uncontrollable pain"
{s} cannot be managed, uncontrollable
If you describe someone, especially a young person, as unmanageable, you mean that they behave in an unacceptable way and are difficult to control. The signs are that indulged children tend to become unmanageable when they reach their teens. = uncontrollable. difficult to control or deal with
If you describe something as unmanageable, you mean that it is difficult to use, deal with, or control. People were visiting the house every day, sometimes in unmanageable numbers. her freckles and unmanageable hair
not susceptible of improvement; "uncontrollable children"; "an uncorrectable habit"
yönet
manage

The owners appointed him manager. - Sahipler, onu yönetici olarak atadılar.

Your success depends a lot on how your manager and other people in the office perceive you. - Sizin başarınız daha çok sizin yöneticinizin ve bürodaki diğer insanların sizi nasıl algıladığına bağlıdır.

yönet
{f} governing

Inertia is an important governing law. - Atalet önemli bir yönetim yasasıdır.

yönet
{f} mastermind

Tom masterminded his father's death. - Tom babasının ölümünü yönetiyor.

yönet
{f} conduct

He conducts his business very well. - O işini çok iyi yönetir.

Mary conducted the orchestra using a baton. - Mary bir baton kullanarak orkestrayı yönetti.

yönet
{f} rule

The ruler was overthrown and banished from the country. - Yönetici devrildi ve ülkeden sürüldü.

Who ruled this country? - Bu ülkeyi kim yönetti?

yönet
administrate
yönet
{f} ruling

Fight back against the oppression of the ruling elite. - Yöneten seçkinlerin zulmüne karşı direnin.

yönet
administer

The city of Aachen is administered as an independent district. - Aachen kenti bağımsız bölge olarak yönetilmiş.

The mayor administers the affairs of the city. - Belediye başkanı kent işlerini yönetir.

yönet
govern

That island was governed by France at one time. - O ada bir zamanlar Fransa tarafından yönetildi.

Everyone has the right to take part in the government of his country, directly or through freely chosen representatives. - Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir.

yönet
{f} managing

I want to become better at managing my time. - Zamanımı yönetmekte daha iyi olmak istiyorum.

How are other people managing? - Diğer insanlar nasıl yönetiyor?

yönet
regiment
yönet
direct

The directors were reluctant to undertake so risky a venture. - Yönetim kurulu üyeleri çok riskli bir girişimi üstlenmeye isteksiz.

Anime director Satoshi Kon died of pancreatic cancer on August 24, 2010, shortly before his 47th birthday. - Anime yönetmeni Satoshi Kon, kırk yedinci doğum gününden kısa süre önce 24 Ağustos 2010 tarihinde pankreas kanserinden öldü.

yönet
captain
yönet
directed

In the year 1808, he directed an orchestra in Bamberg. - 1808yılında Bamberg'te bir orkestra yönetti.

The policewoman directed traffic. - Kadın polis trafiği yönetti.

yönetilemez
Favorites