yöneticilikten

listen to the pronunciation of yöneticilikten
Turkish - English
abdicate
To surrender, renounce or relinquish, as sovereign power; to withdraw definitely from filling or exercising, as a high office, station, dignity; as, to abdicate the throne, the crown, the papacy

The understanding abdicates its functions.

{v} to abandon an office or power, without a formal resignation
to give up (royal power or the like)
To reject; to cast off
To renounce; to relinquish; said of authority, a trust, duty, right, etc
To relinquish or renounce a throne, or other high office or dignity
give up, such as power, as of monarchs and emperors, or duties and obligations; "The King abdicated when he married a divorcee
{f} relinquish office or power, resign; renounce, give up
To relinquish or renounce a throne, or other high office or dignity; to renounce sovereignty
To disclaim and expel from the family, as a father his child; to disown; to disinherit
disapproval If you say that someone has abdicated responsibility for something, you disapprove of them because they have refused to accept responsibility for it any longer. Many parents simply abdicate all responsibility for their children. + abdication ab·di·ca·tion There had been a complete abdication of responsibility
If a king or queen abdicates, he or she gives up being king or queen. The last French king was Louis Philippe, who abdicated in 1848. + abdication ab·di·ca·tion the most serious royal crisis since the abdication of Edward VIII
To surrender or relinquish, as sovereign power; to withdraw definitely from filling or exercising, as a high office, station, dignity; as, to abdicate the throne, the crown, the papacy
yönetici
director

They appointed him as a director. - Onlar onu bir yönetici olarak atadılar.

We've flattered the director's vanity. - Biz yöneticinin kibrini pohpohladık.

yönetici
executive

A farewell party was held for the executive who was retiring. - Emekli olan bir yönetici için bir veda partisi düzenlendi.

I got acquainted with the chief executive. - Baş yönetici ile tanıştım.

yönetici
administrator

Tom is an office administrator at an electronics company. - Tom bir elektronik firmasında bir ofis yöneticisidir.

The data collected in Tyrel's research is of great value both to administrators and to educators. - Tyrel'in araştırmasında toplanan bilgi hem yöneticiler hem de eğitimciler için çok değerlidir.

yönetici
manager

The owners appointed him manager. - Sahipler, onu yönetici olarak atadılar.

Your success depends a lot on how your manager and other people in the office perceive you. - Sizin başarınız daha çok sizin yöneticinizin ve bürodaki diğer insanların sizi nasıl algıladığına bağlıdır.

yönetici
supervisor

The supervisor bought a really fast machine. - Yönetici gerçekten hızlı bir makine satın aldı.

The supervisor bought a really powerful machine. - Yönetici gerçekten güçlü bir makine satın aldı.

yönetici
governor
yönetici
(Bilgisayar) admin

Tom is an office administrator at an electronics company. - Tom bir elektronik firmasında bir ofis yöneticisidir.

You will receive a confirmation email after your account has been activated by an administrator. - Hesabınız aktif edildikten sonra bir yöneticiden onaylama e-postası alacaksınız.

yönetici
caretaker

The accident was due to the negligence of the caretaker. - Kaza yönetici ihmali yüzündendi.

yönetici
chairman
yönetici
helmsman
yönetici
(Bilgisayar) admins
yönetici
business manager

No, he's our business manager. - Hayır, o bizim işletme yöneticimiz.

yönetici
(Dilbilim) governing item
yönetici
(Bilgisayar) administer
yönetici
gerent
yönetici
(Bilgisayar) host
yönetici
superintendent
yönetici
principal
yönetici
business leader
yönetici
helm
yönetici
customer service
yönetici
administratori manager
yönetici
overseer
yönetici
director, administrator, manager, superintendent, ruler
yönetici
controller
yönetici
headsman
yönetici
headman
yönetici
boss
yönetici
(Hukuk) administrator, manager
yönetici
head

He's the head of the marketing department. - O, pazarlama bölümünün yöneticisidir.

yönetici
intendant
yönetici
ruler

We are your new rulers. - Biz sizin yeni yöneticileriniziz.

The people revolted against their rulers. - İnsanlar yöneticilerine karşı ayaklandı.

yönetici
{i} master
Turkish - Turkish

Definition of yöneticilikten in Turkish Turkish dictionary

Yönetici
menajer
Yönetici
idareci
yönetici
Yönetme gücünü elinde bulunduran kişi, yöneten kişi, idareci: "Yönetici ya bir kral, padişah, sultan veya seçimle gelen parlamentodur."- C. Bayar
yönetici
Yönetme gücünü elinde bulunduran kişi, yöneten kişi, idareci
yönetici
Bir spor dalında takımların hazırlanması, oyuncunun bakımı, çalışma yerinin sağlanması, yapılacak karşılaşmaların planlanması gibi işlerle ilgilenen kimse
yöneticilikten
Favorites