Dağıstanlılar, Moskova'da kendi elleriyle bir mucize yaratan Kırgız bir kız yüzünden şaşırıp kaldılar.
- Die Leute aus Dagestan waren verblüfft über ein kirgisches Mädchen, das in Moskau mit eigenen Händen ein Wunder vollbrachte.
Tom hâlâ biraz yaralı.
- Tom is still a little sore.
Onun deri lezyonları cüzamdan kaynaklanır.
- His skin lesions are caused by leprosy.
Benim ağrıyan bir boğazım var. Senin öksürük kesicin var mı?
- I have a sore throat. Do you have a cough drop?
Tom ağrıyan ayağını ovaladı.
- Tom rubbed his sore feet.
Boğazım ağrıyor ve burnum akıyor.
- I have a sore throat and runny nose.
Tom ağrıyan ayağını ovaladı.
- Tom rubbed his sore feet.
The wound won't close.
- Die Wunde will sich nicht schließen.
Time heals all wounds.
- Die Zeit heilt alle Wunden.