Müze görülmeye değer.
- The museum is worth a visit.
İsviçre, çok güzel bir ülkedir ve ziyaret edilmeye değerdir.
- Switzerland is a very beautiful country and well worth visiting.
Değersiz olmasına rağmen, onu seviyorum.
- I like it even though it's worthless.
Onun görüşleri değersizdir.
- His opinions are worthless.
Onun bedelinin ne olduğunu biliyorum.
- I know what that's worth.
Cannes'daki Carlton otelinden 40 milyon euro değerinde mücevherler çalındı.
- Jewels worth €40-million were stolen in Cannes from the Carlton hotel.
Yeni evrak sistemi 4.000$ değerinde.
- The new document system is worth $4,000.
Bu kitap övgüye layık.
- This book is worthy of praise.
Mary güveninize layık değildi.
- Mary was not worthy of your trust.
O, senin ne kadar değerli olduğunla ilgili değil fakat sana sahip oldukları için ne kadar ödeyecekleri ile ilgilidir.
- It's not about how much you're worth, but how much they are going to pay for having you.
Onun hayal edebileceğinden daha değerli bir yüzüğü var.
- She has a ring worth more than she can imagine.
Leyla'nın net serveti on milyon dolardır.
- Layla's net worth is estimated at ten million dollars.
Tom'un servet değeri ne kadar?
- How much is Tom's estate worth?
Bu eşya ağırlığınca altın eder!
- This stuff is worth its weight in gold!
Bu üç yüz dolar eder.
- It's worth three hundred dollars.
Müzeyi ziyaret etmek faydalıdır.
- It is worthwhile visiting the museum.
Amerika Birleşik Devletleri milyarlarca dolar değerinde yolcu uçakları ihraç etmektedir.
- The U.S. exports billions of dollars' worth of passenger airplanes.
Onun görüşü işe yaramaz.
- His opinion is worthless.
Bu bütünüyle işe yaramaz.
- This is totally worthless.
Cleanliness is the virtue most worth having but one.
For, adds our erudite Friend, the Saxon weorthan equivalent to the German werden, means to grow, to become; traces of which old vocable are still found in the North-country dialects, as, ‘What is word of him?’ meaning ‘What is become of him?’ and the like. Nay we in modern English still say, ‘Woe worth the hour.’ {Woe befall the hour}.
I think you’ll find my proposal worth your attention.
This job is hardly worth the effort.
Don't be a worthless slouch! Go get yourself a job.