Bu sorun tartışılmaya değer.
- This problem is worth discussing.
Bu konu tartışılmaya değer.
- That topic is worth discussing.
Yatırım firması, değersiz hisse senedi satın alarak müşterilerini aldattı.
- The investment firm tricked customers into buying worthless stock.
Bir tehdit altında verilen bir söz değersizdir.
- A promise given under a threat is worthless.
Onun bedelinin ne olduğunu biliyorum.
- I know what that's worth.
Tom'un üç yüz bin dolar değerinde bir hayat sigortası vardı.
- Tom had a life insurance policy worth three hundred thousand dollars.
Birtakım Avrupa ülkelerinde geçerli para birimi avrodur. Simgesi € şeklindedir. Bir avro yaklaşık iki Türk lirası değerindedir.
- In several European countries, the current currency is the euro. Its symbol is €. One euro is worth about two Turkish lira.
Layık olduğunu düşündüğümüz kimseyi seçeceğiz.
- We will elect whoever we believe is worthy.
Mary güveninize layık değildi.
- Mary was not worthy of your trust.
Bir arkadaş az sayıda hazine kadar çok değerlidir.
- Few treasures are worth as much as a friend.
Bunun ne kadar değerli olduğunu düşünüyorsun?
- How much do you think this is worth?
Leyla'nın net serveti on milyon dolardır.
- Layla's net worth is estimated at ten million dollars.
Bu kutuda bir servete değebilen nedir?
- What's in this box could be worth a fortune.
Bu üç yüz dolar eder.
- It's worth three hundred dollars.
Bu eşya ağırlığınca altın eder!
- This stuff is worth its weight in gold!
Amerika Birleşik Devletleri milyarlarca dolar değerinde yolcu uçakları ihraç etmektedir.
- The U.S. exports billions of dollars' worth of passenger airplanes.
O müzeyi ziyaret etmek faydalıdır.
- It is worthwhile visiting that museum.
Bu bütünüyle işe yaramaz.
- This is totally worthless.
Onun görüşü işe yaramaz.
- His opinion is worthless.
Cleanliness is the virtue most worth having but one.
For, adds our erudite Friend, the Saxon weorthan equivalent to the German werden, means to grow, to become; traces of which old vocable are still found in the North-country dialects, as, ‘What is word of him?’ meaning ‘What is become of him?’ and the like. Nay we in modern English still say, ‘Woe worth the hour.’ {Woe befall the hour}.
I think you’ll find my proposal worth your attention.
This job is hardly worth the effort.
Don't be a worthless slouch! Go get yourself a job.