O bir fabrikada çalışıyor.
- He works in a factory.
Benim babam bir fabrikada çalışır.
- My father works in a factory.
Onun emeli var, bu yüzden o çok çalışıyor.
- He has ambition, so he works hard.
O, büyük ailesini geçindirmek için sıkı çalışıyor.
- He works hard to support his large family.
Bu kitap şairin en iyi çalışmalarından biridir.
- This book is one of the poet's best works.
Onun çalışmalarından hiçbirini görmedim.
- I have seen neither of his works.
Bilgisayarlar gerçekten edebi eserleri çevirebilir mi?
- Can computers actually translate literary works?
Bu kitap şairin en iyi eserlerinden biridir.
- This book is one of the poet's best works.
O bir sıhhi tesisat şirketi için çalışıyor.
- He works for a plumbing company.
Karıştırma tesisinden şantiyeye beton taşımak için doksan dakikamız var.
- We have ninety minutes to carry the concrete from the mixing plant to the worksite.
Boş eller internetin atölyesidir.
- Idle hands are the Internet's workshop.
Atölyesinde bir tablo yapıyor.
- He's making a table in his workshop.
Eğitimin zorunlu karakteri çocukların içinde öğrenme arzusu geliştirmek için çeşitli şekillerde çalışmaya adanmış işlerin çokluğunda nadiren analiz edilir.
- The mandatory character of schooling is rarely analyzed in the multitude of works dedicated to the study of the various ways to develop within children the desire to learn.
O sadece ev işlerini çekip çevirmiyor, aynı zamanda bir okul öğretmeni olarak da çalışıyor.
- Not only does she keep house, but she also works as a school teacher.
Tom evinin yakınındaki bir spor salonunda egzersiz yapıyor.
- Tom works out in a gym near his house.
Atölyesinde bir tablo yapıyor.
- He's making a table in his workshop.
Eğitimin zorunlu karakteri çocukların içinde öğrenme arzusu geliştirmek için çeşitli şekillerde çalışmaya adanmış işlerin çokluğunda nadiren analiz edilir.
- The mandatory character of schooling is rarely analyzed in the multitude of works dedicated to the study of the various ways to develop within children the desire to learn.
O, eniyi bu işi yapar.
- He works best at this job.
METRO'da mı çalışmak istiyorsun?!
- You want to work at METRO?!
Bugün çalışmak zorunda değilsin.
- You don't have to work today.
İyi bir iş yapmak istiyorsanız, uygun araçları kullanmalısınız.
- If you want to do good work, you should use the proper tools.
Ne tür bir iş yapmak istediğinizi düşünmelisiniz.
- You must consider what kind of work you want to do.
Ressam birçok güzel sanat eserleri üretir.
- The painter produces many fine works of art.
Tom'un eserlerde çok sayıda projesi var.
- Tom has a lot of projects in the works.
O bazen işe arabayla gider.
- Sometimes she drives to work.
O bazen işe arabayla gider.
- Sometimes he drives to work.
Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.
- Before going to work in Paris, I must brush up on my French.
Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.
- Before going to work in Paris I must freshen up on my French.
Şimdiye kadar Shakespeare'in üç tane yapıtını okudum.
- I have read three of Shakspeare's works so far.
Darwin'in yapıtı her şeyi değiştirir.
- Darwin's work changes everything.
Bir müze görevlisi olarak çalışıyorum.
- I work as a museum attendant.
Bay Tom Jones bu yeni iş için proje lideri olarak görev yapmayı kabul etti.
- Mr Tom Jones has agreed to serve as the project leader for this new work item.
Bu kitap şairin en iyi eserlerinden biridir.
- This book is one of the poet's best works.
Bu kitap şairin en iyi çalışmalarından biridir.
- This book is one of the poet's best works.
Daha iyi maaş ve daha iyi çalışma koşulları için temizlik emekçileri grevine barış içinde yardım etmek için oraya gitmişti.
- He had gone there to help garbage workers strike peacefully for better pay and working conditions.
Tom iş yerindeki herkese emekli olacağını söyledi.
- Tom told everybody at work that he was going to retire.
O, işten önce kahve içer.
- He drinks coffee before work.
General Motors 76,000 işçisini işten çıkardı.
- General Motors laid off 76,000 workers.
Boş eller internetin atölyesidir.
- Idle hands are the Internet's workshop.
Ben atölyede çalışıyorum.
- I am working at the workshop.
Komite herkesi memnun edecek önlemleri düzenlemek için dün gece geç saatlere kadar yatmadı.
- The committee stayed up late last night trying to work out measures that would please everyone.
Bir sürü işim yok ama bu hafta beni ofiste tutmak için yeterli.
- I don't have a lot of work, but it's enough to keep me in the office this week.
Kansas'ı huzurlu tutmak için çok çalıştı.
- He had worked hard to keep Kansas peaceful.
Bu sorunu çözmek hemen hemen imkânsız.
- It's almost impossible to work out this problem.
Tom ve Mary sorunu çözmek için birlikte çalıştılar.
- Tom and Mary worked together to solve the problem.
Bugün fazla mesai yapmayacağım.
- I won't work overtime today.
John fazla mesaiden dolayı yorgundu.
- John was tired from working overtime.
Kaza meydana geldiğinde, o üç yıldır fabrikada çalışıyordu.
- He had been working in the factory for three years when the accident occurred.
O bir fabrikada çalışır.
- He works in a factory.
Ne tür bir iş yapmak istediğinizi düşünmelisiniz.
- You must consider what kind of work you want to do.
Biz işi bir gün içinde yapmak zorundayız.
- We have to do the work in a day.
Bu eserde görünen tüm karakterler tamamen hayal ürünüdürler. Yaşayan ya da ölü gerçek kişilere olan herhangi bir benzerlik sadece rastlantıdır.
- All characters appearing in this work are fictitious. Any resemblance to real persons, living or dead, is purely coincidental.
O çalışırken bir kaza yaptı.
- He had an accident while working.
O çalışırken bir kaza yaptı.
- She had an accident while working.
Seni daha çok çalıştırmak istiyorum.
- I want to make you work harder.
O her şeyi çalıştırmak için kararlıydı.
- She was determined to make everything work.
D'Annunzio'nun eserleri, Marinetti'ye bir cevaptır.
- The works of D'Annunzio are an answer to Marinetti.
Jorge Luis Borges'in eserleri yirmi beşten fazla dile çevrildi.
- The works of Jorge Luis Borges were translated into more than twenty-five languages.
His works displayed his righteousness.
A stray wrench can really gum up the works.
The steel works almost fills the valley.
I'll have a Behemoth Burger with the works.
Person B: Well, God works in mysterious ways - maybe it'll be the kick you need to apply to university.
They always have some wonderful new project in the works.
Half way through the production of Macbeth, the director found that the stage was smaller than he expected. This really threw a spanner in the works.
She knows how to work the system.
He used pliers to work the wire into shape.
I work with the homeless people from the suburbs.
He hasn’t come home yet, he’s still at work.
The rock musician worked the crowd of young girls into a frenzy.
It takes a lot of work to write a dictionary.
Work is done against friction to drag a bag along the ground.
He worked the levers.
The soft metal works well.
This artist works mostly in acrylics.
My plan didn’t work.
the mine was worked until the last scrap of ore had been extracted.
They worked on her to join the group.
His fingers worked with tension.
The dye worked its way through.
I cannot work a miracle.
He is working his servants hard.
Tom said that his father worked in Boston.
- Tom said his father worked in Boston.
My father, who is now working in America, wrote us a letter last week.
- My father, who is now working in the United States, wrote us a letter last week.
... %ah nice works on ...
... But, of course, it works great on tablet and ...