Definition of working(a) in English Turkish dictionary
- working
- {i} çalışma
Her şahsın dinlenmeye, eğlenmeye, bilhassa çalışma müddetinin makul surette sınırlandırılmasına ve muayyen devrelerde ücretli tatillere hakkı vardır.
- Everyone has the right to rest and leisure, including reasonable limitation of working hours and periodic holidays with pay.
Teklifimle ilgili patronumun yaptığı ağır eleştiriden sonra, burada çalışmayı ne kadar süre sürdürmek istediğimden emin değilim.
- After the hatchet job my boss did on my proposal, I'm not sure how long I want to keep on working here.
- working
- {f} çalış
O çalışırken bir kaza yaptı.
- While working, he had an accident.
O çalışırken bir kaza yaptı.
- He had an accident while working.
- working area
- çalışma alanı
- working class
- işçi sınıfı
Sadece ikinci turda Komünist Partisi, işçi sınıfının söyledi: sağ kanada oy vermeyin.
- Only in the second round the Communist Party told to the working class: Do not vote the right wing.
Komünist Parti, işçi sınıfının öncüsüdür.
- The Communist Party is the vanguard of the working class.
- working condition
- çalışma şartı
- working man
- işçi
- working principle
- çalışma prensibi
- working
- çalış durumda olan
- working
- işleyiş
Paranın bir hükmü kalmadığında sistemin tüm işleyişi durur.
- When money ceases to have value, the entire system stops working.
- working
- çalıştırma
Makineleri çalıştırmaya devam etmeliyiz.
- We have to keep the machines working.
- working
- (Ticaret) mütedavil
- working
- müteharrik
- working
- arızasız
- working
- (Bilgisayar) çalışıyor
Çin, silah programını modernleştirmek için çalışıyor.
- China is working to modernize its weapons program.
Uluslararası Konferansta gönüllü bir çevirmen olarak çalışıyor.
- She is working as a volunteer interpreter at the international conference.
- working
- çalışarak
Mary tüm vaktini çalışarak geçirdi.
- Mary spent all her time working.
Birlikte çalışarak, bütün evi çabucak temizlediler.
- Working together, they cleaned the entire house in no time.
- working
- (Ticaret) döner
- working area
- iş alanı
- working class
- emekçi sınıf
- working class
- proleterya
- working class
- çalışan sınıf
- working class
- (Ticaret) çalışanlar sınıfı
- working day
- (Ticaret) adi gün
- working days
- (Ticaret) çalışma günleri
- working draft
- yazılı taslak
- working fund
- (Askeri,Ticaret) döner fon
- working fund
- (Askeri) işletme fonu
- working girl
- (Argo) fahişe
- working group
- çalışma gurubu
- working hours
- (Ticaret) çalışma süresi
- working life
- (İnşaat) hizmet verme ömrü
- working life
- ömür
- working load
- (Ticaret) çalışma yükü
- working lunch
- (Ticaret) iş yemeği
- working man
- (Ticaret) amele
- working memory
- (Tıp) işleyen bellek
- working model
- (Ticaret) çalışma modeli
- working paper
- çalışma belgesi
- working place
- iş yeri
- working plan
- çalışma planı
- working plane
- (Aydınlatma) çalışma düzlemi
- working sheet
- (Ticaret) çalışma tablosu
- working team
- (Ticaret) çalışma grubu
- working time
- (Ticaret) çalışma süresi
- working times
- çalışma süreleri
- working width
- çalışma eni
- working women
- (Ticaret) çalışan kadınlar
- working
- çalışma jüyesi
- working
- iş
O benim iş arkadaşımdır.
- He is my working mate.
Sen her ne zaman hazır olursan, ben işe başlamaya hazırım.
- I'm ready to start working whenever you are.
- working
- çalışmayla ilgili
- working
- çalışan
Tom şu anda onun için çalışan on kişiye sahip.
- Tom currently has ten people working for him.
Freddy geçen ay mezarlıkta vardiyalı olarak çalışıyordu, bu yüzden normal saatlerde çalışan arkadaşlarından herhangi birini göremiyordu.
- Freddy's been working the graveyard shift the past month, so he hasn't been able to see any of his friends who work normal hours.
- working capital
- iş sermayesi
- working day
- iş günü
Bugün bir iş günüdür.
- Today is a working day.
- working directory
- Yürürlükteki Dizin
- working dog
- eğitim köpeği
- working girl
- işçi kız
- working group
- iş grubu
- working hour
- çalışma saati
- working rule
- çalışma kuralı
- working set
- çalışma kümesi
- working storage
- geçici bellek
- working temperature
- işleme sıcaklığı
- working animal
- çalışma hayvan
- working aperture
- diyafram açıklığı
- working at
- çalışan
- working away
- uzakta çalışma
- working canal
- iletim kanalı
- working condition
- iş durumu
- working current
- çalışma akımı
- working ethic
- etik çalışma
- working face
- çalışan yüz
- working fee
- çalışma ücreti
- working file
- çalışma dosyası, çalışma kütüğü
- working holiday
- çalışma tatil
- working level
- üretim katı
- working man
- çalışan adam
- working method
- iş yöntemi
- working mother
- çalışan anne
- working order
- çalışma düzeni
Her şey mükemmel çalışma düzeni içinde.
- Everything is in perfect working order.
- working overtime
- fazla mesai
- working population
- çalışan nüfus
- working registers
- çalışma yazmaçlari
- working room
- çalışma odası
- working stress
- emniyet gerilmesi
- working stroke
- iş zamanı
- working through
- detaylı incelemek
- working with the concepts
- kavramlarla çalışmak
- working-class
- işçi sınıfı
Bu bir işçi sınıfı mahallesi.
- This is a working-class neighborhood.
Tom, işçi sınıfı bir ailede büyüdü.
- Tom grew up in a working-class family.
- wonder working
- harikalar yaratan
- working
- {i} işletme
İşletme mastırımı bitirme üzerinde çalışıyorum.
- I'm working on finishing my MBA.
- working
- (sıfat) çalışan, işleyen, temel, yeterli, çalışma, iş
- working
- {i} işleme
- working
- {i} işleme tarzı
- working
- (isim) çalışma, işleme, iş, işletme, üretme, halletme, çaba, mayalanma, kazı (maden)
- working
- köpüren
- working
- working conditions ç
- working
- {i} çaba
- working
- working class işçi sınıfı
- working
- {i} halletme
Şunu halletmek üzerine çalışıyoruz.
- We're working on getting that done.
- working
- {s} yeterli
Yeterli zamanım olduğundan emin olmak için deli gibi çalışıyorum.
- I'm working like crazy to make sure I have enough time.
- working breakfast
- (deyim) is kahvaltisi
- working capital
- iş sermayesi
- working capital
- döner sermaye
- working capital fund
- (Askeri) İŞLETME SERMAYE FONU: İkmal maddeleri veya diğer maddelerin stok mevcutlarını finanse etmek veya endüstriyel faaliyetler için işletme sermayesi temin etmek üzere oluşturulan döner sermaye
- working class
- emekçi sınıfı
- working clothes
- iş elbisesi
- working condition B
- (Nükleer Bilimler) çalışma durumu B
- working conditions
- işletme şartları
- working cycle
- çalışma çevrimi
- working day
- çalışma günü
- working day
- işgünü
- working dinner
- (deyim) is ziyafeti
- working dinner
- iş yemeği
- working directory
- yürürlükteki dizin çalışma
- working directory
- Çalışma Dizini
- working diskette
- çalışma disketi
- working drawing
- teknik resim
- working edge
- esas kenar
- working face
- çalışan yüzey
- working file
- (Bilgisayar,Teknik) çalışma dosyası
- working fluid
- (Otomotiv) aracı akışkan
- working hour
- mesai saati
- working hours
- iğ saatleri
- working hours
- iş/mesai saatleri
- working hypothesis
- geçici varsayım
- working jib
- (Askeri) çalışan flok
- working length
- faydalı uzunluk
- working level
- (Çevre) işletme seviyesi
- working level month
- (Nükleer Bilimler) (Wlm) aylık çalışma durumu
- working life
- (Tekstil) ömür, dayanma süresi
- working lunch
- iş görüşmesi yapılan öğle yemeği
- working main
- (Askeri) çalışan ana yelken
- working mean
- (Pisikoloji, Ruhbilim) işleyen ortalama
- working online
- (Bilgisayar) çevrimiçi çalışılıyor
- working out
- halletme
- working parts
- çalışan parçalar
- working party
- çalışma ekibi
- working place
- işyeri
- working range
- (Ticaret) çalışma erimi
- working room
- iş odası
- working rule
- çalışma kuralı
- working solution
- (Tıp) çalışma çözeltisi
- working storage
- (Askeri) GEÇİCİ BELLEK (BİLGİSAYAR)
- working stress
- güvenlik gerilmesi
- working stroke
- genişleme stroku
- working temperature
- (Tekstil) çalışma sıcaklığı
- working width
- (Tekstil) yararlı en, kullanılır en
- intelligence working group; interagency working group
- (Askeri) istihbarat çalışma grubu; birimler arası çalışma grubu