Şaşırmak, merak etmek, anlamaya başlamaktır.
- To be surprised, to wonder, is to begin to understand.
Tom'un nerede olduğunu merak etmekten başka yapabileceğim bir şey yok.
- I can't help but wonder where Tom is.
Andrina'nın işleri ciddiye almadığını bilirim ama kendisi harika bir arkadaş.
- I know Andrina doesn't take things seriously, but she is a wonderful friend.
Böyle harika bir günbatımı hiç görmemiştim.
- I've never seen such a wonderful sunset.
Öyle bir şeyi yapabilip yapamayacağımı merak ettim.
- I wondered if I could do such a thing.
Ben her zaman kardeşlere sahip olmanın nasıl bir şey olduğunu hep merak ettim.
- I've always wondered what it'd be like to have siblings.
Onların hâlâ uyanık olması şaşılacak şey.
- It's a wonder they're still awake.
Çocuklar için, bu dünya harikalar ve mucizelerle doludur.
- For children, this world is full of wonders and miracles.
Onun hâlâ hayatta olması bir mucize.
- It's a wonder that she's still alive.
O şaşkınlıkla etrafına bakındı.
- She looked around in wonder.
Sadece bir şaşkınlık şimdi bize yardımcı olabilir.
- Only a wonder can help us now.
Şaşırmak, merak etmek, anlamaya başlamaktır.
- To be surprised, to wonder, is to begin to understand.
Ne yaptığımızı merak ediyor olacak.
- He will be wondering what we are doing.
Tom, bunun doğru olup olmadığını merak ediyor.
- Tom wonders if it's true.
Sagan and Percy agree that human beings are naturally wanderers and wonderers, but they disagree on why human beings wander and wonder.
The idea was so crazy that it is a wonder that anyone went along with it.
Miss Paynter had a little wonder as to whether the man, as she called Mr. Lacy in her own mind, had ever been admitted to this room. She thought not.
He's a wonder at cooking.
What a wonderful family!
- What a wonderful family.
Too much of a good thing is wonderful!
- Too much of a good thing is wonderful.