Yakındaki bir okulda birçok çocuk uçak kazasına şahit oldu.
- Many children at a nearby school witnessed the plane crash.
Aslında trafik kazasına şahit olmadım.
- Actually, I did not witness the traffic accident.
Tom bilirkişi olarak işe alındı.
- Tom was hired as an expert witness.
O cinayete tanıklık etti.
- He witnessed the murder.
Tek tanığımız tanıklık yapmayı reddediyor.
- Our only witness is refusing to testify.
O cinayete tanıklık etti.
- He witnessed the murder.
O, kazaya tanıklık etti.
- He witnessed the accident.
Ben senin ince zekana sahip değilim.
- I don't have your wit.
İnce espri konuşmaya lezzet verir.
- Wit gives zest to conversation.
O kitabı yazan kişi hem mizah hem de ince espriye sahiptir, değil mi?
- The person who wrote that book is possessed of both humour and wit, isn't he?
Eski arkadaşının fişini çekerken, herkes ölür dedi genellikle nükteci doktor.
- Everybody dies, said the usually witty doctor as he pulled the plug on his old friend.
Tom her zaman nükte yapıyor.
- Tom is always making witty remarks.
Çılgınlık yapmadan yaşayan insan düşündüğü kadar akıllı değildir.
- Who lives without folly is not so wise as he thinks.
O, onunla tartışmayacak kadar akıllıdır.
- She knows better than to argue with him.
Bizimle kimin kaldığını öğrenmek istiyorum.
- I want to know who's staying with us.
Şirketiniz öncelikli olarak Amerika ile iş yapıyorsa, o zaman Amerikalı bir yerli ile İngilizce öğrenmek zorunda kalırsınız.
- If your company primarily does business with America, then you should be studying English with a native speaker from America.
O farkında olmadan Tom'un arka kapısında sızdım.
- I just snuck in Tom's back door without him noticing.
Tom'un ebeveynleri olmadan müzeye girmesine izin verilmeyeceğinin farkında olmamasının pek mümkün olmadığını düşünüyorum.
- I think it's highly unlikely that Tom was not aware that he wouldn't be allowed to enter the museum without his parents.
Bu gece kiminle çıkacağını bilmek istiyorum.
- I want to know who you're going out with tonight.
Tom gelecek hafta bizimle Boston'a gitmeyi planlayıp planlamadığını bilmek istiyor.
- Tom wants to know if you're planning on going to Boston with us next weekend.
İkimiz de tanıklarız.
- We're both witnesses.
Görgü tanıkları bombalamadan hemen sonra Tom'un Park Street'te güneye doğru yürüdüğünü gördüler.
- Eye witnesses saw Tom walking south on Park Street just after the bombing.
Bu sabah depomu benzinle doldurduğumda, litresi 135 yene mal oldu yani galonu 6.55 dolar.
- When I filled my tank with gasoline this morning, it cost ¥135 per liter which is $6.55 per gallon.
Yani sonuçta, Web'i dil öğrenmede daha iyi bir yer yapmak için biz Tatoeba ile sadece temelleri inşa ediyoruz.
- So ultimately, with Tatoeba we are only building the foundations… to make the Web a better place for language learning.
Ortalama zekada birisi bunu anlayabilir.
- A person with average intelligence would understand that.
Doğa ona zeka ve güzellik vermiş.
- Nature endowed her with wit and beauty.
Bazı normlarla ilgili temel bir anlayış olmadan, iletişim mümkün değildir.
- Without a basic understanding of certain norms, communication is impossible.
İyi bir espri anlayışı zor dönemlerle başa çıkmana yardımcı olacaktır.
- A good sense of humor will help you deal with hard times.
She can bear witness, since she was there at the time.
As a witness to the event, I can tell you that he really said that.
The witness for the prosecution did not seem very credible.
Instead, Niebuhr's God was the God witnessed to in the Hebrew Scriptures and the New Testament, the Bible of the Christian world.
He witnessed the accident.
This certificate witnesses his presence on that day.
There's no lie Jenny Prask wouldn't tell to force Joan into the witness box.
A Jehovah's-Witness household.
A Jehovah's-Witness gathering.
The dubious state of the whole society bears witness of years of misrule.
He hesitated to bear witness against them in court for fear of reprisals by the fellons' accomplices.
The opportunity was right in front of you, and you didn't even have the wit to take it!.
Where she has gone to is beyond the wit of man to say.
He's gone completely out of his wits.
My father had a quick wit and a steady hand.
She looked through these to God and was God’s priest.
The best man's speech was hilarious, full of wit and charm.
... You are about to witness the birth of your original ancestors, ...
... these this teaches bear witness to the vacations commercial activity involved ...