John sorunu çözmek için boşuna uğraştı.
- John tried in vain to solve the problem.
Ben onunla boşuna dost kalmaya çalıştım.
- I tried to keep in with her in vain.
Ben onu bir daha sigara içmemesi için boş yere ikna etmeye çalıştım.
- I tried in vain to persuade him not to smoke any more.
Karısını mutlu etmeye çalıştı fakat boş yere.
- He tried to make his wife happy, but in vain.
On the mountains of truth you can never climb in vain.