Partide yalnızca altı kişi vardı.
- Only six people were present at the party.
Yalnızca her birey ona karşı harekete geçmeye karar verirse, AIDS durdurulabilir.
- AIDS can be stopped only if every person decides to take action against it.
Etli pilav sekiz yuan. Vejetaryen pilav sadece dört yuan.
- The pulao with meat is eight yuan. The vegetarian pulao is only four yuan.
Geçmiş sadece bilinir, değişmez. Gelecek ise sadece değişir, bilinmez.
- The past can only be known, not changed. The future can only be changed, not known.
İstasyondan yürüyerek eve gitmek sadece beş dakika.
- Walking from the station to the house takes only five minutes.
Geçmiş sadece bilinir, değişmez. Gelecek ise sadece değişir, bilinmez.
- The past can only be known, not changed. The future can only be changed, not known.
Yalnızca birkaç kişi vaktinde geldi.
- Only a few people showed up on time.
Yalnızca her birey ona karşı harekete geçmeye karar verirse, AIDS durdurulabilir.
- AIDS can be stopped only if every person decides to take action against it.
Sen onun biricik arkadaşıydın.
- You were his only friend.
O, biricik oğlunu gömdü.
- She has buried her only son.
Tek tekerlekli bir bisikletin sadece bir tekeri vardır.
- A unicycle has only one wheel.
Bir tek ben mi partiye gideceğim?
- Will I be the only one going to the party?
Zürih'ten Boston'a uçmak sekiz saat sürer, ancak dönüş için sadece altı.
- It takes eight hours to fly from Zurich to Boston, but only six for the return trip.
Tom ancak kendini suçlayabilir.
- Tom has only himself to blame.
Onun hayattaki tek amacı zengin olmaktı.
- Her only purpose in life was to get rich.
Sadece tek ağzım ama iki kulağım var.
- I only have one mouth, but I have two ears.
Keşke sınav için daha sıkı çalışsaydım.
- If only I had studied harder for the exam.
Biraz daha sabırlı olsaydın, bulmacayı yapabilecektin.
- You'd be able to do the puzzle if only you had a little bit more patience.