with difficulty; hardly; scantly; barely; but just

listen to the pronunciation of with difficulty; hardly; scantly; barely; but just
English - Turkish

Definition of with difficulty; hardly; scantly; barely; but just in English Turkish dictionary

scarce
kıt
scarce
nadir
scarce
{s} sınırlı

Buralarda yiyecek sınırlı mı? - Is food scarce around here?

Bilgi sınırlıdır; bilgelik daha sınırlı. - Knowledge is scarce; wisdom is scarcer.

scarcely
z. hemen hemen, neredeyse, ancak; pek: He scarcely knows a word of Italian. Hemen hemen hiç İtalyanca bilmiyor. It's scarcely more than a
scarcely
ancak
scarce
seyrek

Yağmur bu ülkede seyrektir. - Rain is scarce in this country.

scarcely
anca
scarcely
hemen hemen hiç

Tom hemen hemen hiç egzersiz yapmaz. - Tom scarcely ever gets any exercise.

scarcely
güçlükle

Tom güçlükle nefes alabildi. - Tom could scarcely breathe.

Tom güçlükle Mary'yi tanıdı. - Tom scarcely recognized Mary.

scarcely
hemen hemen

Bir gökkuşağı belirmeden önce, hemen hemen yağmur durmuştu. - Scarcely had the rain stopped before a rainbow appeared.

Tom hemen hemen hiç egzersiz yapmaz. - Tom scarcely ever gets any exercise.

scarce
{s} zor bulunur
scarce
{s} az bulunur

Telefon kulübeleri burada çok az bulunur. - Telephone booths are very scarce around here.

scarcely
(zarf) henüz, ancak, hemen hemen, ucu ucuna, kıtı kıtına, neredeyse hiç
scarcely
ucu ucuna
English - English
scarcely
scarce