with difficulty; barely, scarcely

listen to the pronunciation of with difficulty; barely, scarcely
English - Turkish

Definition of with difficulty; barely, scarcely in English Turkish dictionary

hardly
ancak

Lucy eve gitmek için ağlamaya başladığında, ancak varmıştık. - We had hardly arrived when Lucy started crying to go home.

Ancak, onun kız arkadaşı bencil ve neredeyse Brian hakkında hiç endişelenmez. - However, his girlfriend is selfish and hardly worries about Brian.

hardly
zorla

Söylediği şeyi zorla anlayabildim. - I could hardly make out what she said.

Tom meramını zorla anlatabildi. - Tom could hardly make himself understood.

hardly
zorlukla

Seni zorlukla tanıdım. - I hardly recognized you.

Onun ne kadar önemli olduğunu zorlukla fark ediyoruz. - We hardly realize how important it is.

hardly
güç belâ

Güç bela okula varmıştım ki zil çaldı. - I had hardly reached the school when the bell rang.

Tom bütün gün güç bela bir söz söyledi. - Tom hardly said a word all day.

hardly
gücü gücüne
hardly
nadiren

Tom nadiren soru sorar. - Tom hardly ever asks questions.

hardly
dar darına
hardly
güçbela
hardly
hiç değil
hardly
hemen hemen hiç

Tom hemen hemen hiç radyo dinlemez. - Tom hardly ever listens to the radio.

10:00 sonra Tom hemen hemen hiç çalışmaz. - Tom hardly ever studies after 10:00 p.m.

hardly
hiç

O, neredeyse hiç kimya çalışmaz. - He hardly studies chemistry.

Ne yazık ki neredeyse hiç Almanca konuşamıyorum. - Unfortunately I hardly speak any German.

hardly
yeni yeni
hardly
acımasızca
hardly
sertçe
hardly
neredeyse hiç

Yanımda neredeyse hiç param yok. - I have hardly any money with me.

Tom neredeyse hiç TV izlemez. - Tom hardly ever watches TV.

hardly
zorla, güçlükle, güçbela
hardly
hemen hemen: Hardly anything was left. Hemen hemen hiçbir şey kalmamıştı. I hardly knew her. Tanışıklığımız
English - English
hardly
With difficulty; scarcely
unethes
With difficulty; scarcely
uneth
with difficulty; barely, scarcely
Favorites