with a lot of

listen to the pronunciation of with a lot of
English - Turkish

Definition of with a lot of in English Turkish dictionary

a lot of
birçok

354618 no'lu örnek cümle, Tatoeba web sitesinde birçok karışıklık yarattı. - Example sentence no. 354618 created a lot of confusion on the Tatoeba website.

Birçok İngilizce sözcük, Latince'den türemiştir. - A lot of English words are derived from Latin.

deep
derin derin

Tom, Mary'nin gözlerine derin derin baktı. - Tom looked deeply into Mary's eyes.

Sadece bizim aramıza, o çok derin derin düşünmez. - Just between us, he doesn't think very deeply.

deep
deniz

Deniz kendi kendine derinleşecek. - The sea will turn deep by itself.

Derin deniz fobisine sahip misin? - Do you have deep sea phobia?

a lot of
sürüsüne bereket
a lot of
bini bir paraya
deep
kalın
a lot of
bir dünya
a lot of
külli
a lot of
çok

Onun ne de çok kitabı var! - What a lot of books he has!

Ailesini çok endişelendirdi. - He caused his parents a lot of anxiety.

a lot of
niçe-niçe
a lot of
kârlı
deep
karmaşık
deep
anlaşılmaz

Onun romanları benim için çok anlaşılmazdır. - His novels are too deep for me.

deep
{f} derince
deep
yoğun

Yaşamlarımızı büyük sevgiden ve derin kederden daha yoğun bir şekilde yaşamayız. - We never experience our lives more intensely than in great love and deep sorrow.

deep
(duygu) derin
deep
(the ile) deniz
deep
derine inen
a lot of
bir çok

Bu kitabı iyi biliyor gibisin; Kitaptan bir çok alıntı yapıyorsun. - You seem to know this book very well; you use a lot of quotations from it.

Bir çok öğrenci Bay Brown'a saygı duyuyor. - A lot of students look up to Mr Brown.

a lot of
çok/pek çok (şey): She bought a lot of books. Çok kitap aldı
with a lot
birçok
deep
alçak
deep
{s} keskin
deep
tok yürekten
deep
{s} tok (ses)
deep
gizli ve geniş planlar
deep
{s} pes

Tom'un pes bir sesi var. - Tom has a deep voice.

deep
{s} yürekten

Tom onun gözlerinin içine yürekten baktı. - Tom stared deep into her eyes.

Ben sanatla yürekten ilgiliyim. - I am deeply interested in art.

deep
{s} ağır
deep
{s} şiddetli, ağır
deep
ciddi/boğuk/koyu/derin
English - English
deep
A lot of
gobs of

He wants to make gobs of money selling cassettes.

a lot of
very much, very many
with a lot of

    Hyphenation

    with a Lot of

    Turkish pronunciation

    wîdh ı lôt ıv

    Pronunciation

    /wəᴛʜ ə ˈlôt əv/ /wɪð ə ˈlɔːt əv/

    Videos

    ... And as you know, a lot of these social organizations are ...
    ... And the thing that comes to mind for me, we do a lot of ...
Favorites