Batman, Robin ile arkadaştır.
- Batman is friends with Robin.
Lütfen bir dolmakalem ile yaz.
- Please write with a pen.
Az param var. Bununla birlikte seninle mutluyum.
- I have a little money. With you and this, I am happy.
Her şahıs tek başına veya başkalarıyla birlikte mal ve mülk sahibi olma hakkına sahiptir.
- Everyone has the right to own property alone as well as in association with others.
Bu biraz farklı bir şeydi ve beraber takıldığım insanlar bunlardan takıyordu.
- It's something a bit different and the people I was hanging around with wore them.
Tom'la beraber kalıyorum.
- I'm sticking with Tom.
Yanımda neredeyse hiç param yok.
- I have hardly any money with me.
Yanımda neredeyse hiç param yok.
- I have almost no money with me.
Yanında sadece 100 yeni vardı.
- He had only one hundred yen with him.
Ne yazık ki yanında sadece beş dolar vardı.
- Unfortunately she only had five dollars with her.
Gözleri kapalı olarak onun yanına oturdu.
- She sat next him with her eyes closed.
Yanına bir şemsiye almadı.
- He didn't take an umbrella with him.
O, arkadaş canlısı kahverengi gözlerle bana gülümsedi.
- She smiled at me with friendly brown eyes.
Ben özellikle bu canlı portreden memnunum.
- I am pleased with this vivid portrait in particular.
Boston'a Mary ile beraber giden kişi Tom'dur.
- Tom is the one who went to Boston with Mary.
Tom Mary ile beraber çıkmamı öneren kişiydi.
- Tom was the one who suggested that I go out with Mary.
O, onu benim yardımım vasıtasıyla yapıyor.
- He is doing it with my help.
Tom, Mary ile e-posta vasıtasıyla bağlantı kurabilir.
- Tom can get in touch with Mary by email.
O, soğuk algınlığı yüzünden yatakta.
- She is in bed with a cold.
Tom ateş yüzünden yatakta.
- Tom is in bed with a fever.
Amerika Birleşik Devletleri ve Çin gibi farklı dilleri olan iki güçlü devlet ilköğretim okullarında Esperanto deneysel öğretimi üzerinde anlaşmaya varsalardı ne olurdu?
- What would happen if two powerful nations with different languages - such as United States and China - would agree upon the experimental teaching of Esperanto in elementary schools?
Tom masanın üzerindeki yemeği birkaç dakika içinde yemiş.
- Within a few minutes Tom had eaten up all the food on the table.
Sen tamamen ödevlerin aracılığıyla mısın?
- Are you completely through with your homework?
Maria yatalaktı. Dışarıdaki dünyayla tek irtibatı televizyon yayınları aracılığıyla oluyordu.
- Maria was bedridden. The only contact she had with the outside world was via the TV broadcasts.
O şirketin yeni bilgisayar mimarisi ile ilgili bir sorun vardı. Onlar şimdi bir iptal çılgınlığını gözden geçirecekler.
- There was a problem with the architecture of that company's new computer. They're going through a recall frenzy right now.
Bu konu ile ilgili olarak söyleyeceğin bir şey var mı?
- Do you have anything to say with regard to this matter?
Bunun üzerine Tom'a yardım edemeyiz.
- We can't help Tom with that.
Bizimle gelmek ister misiniz?
- Do you want to come with us?
Eğer istiyorsan bizimle birlikte gelebilirsin.
- Come along with us if you like.
Seninle Fransızca kullanmayı bıraktım.
- I've quit using French with you.
Seninle yaşamaktan hoşlanıyorum.
- I like living with you.
Onunla sinemaya gitmeye çekindim.
- I hesitated to go to the movie with him.
Onunla beraber olduğun sürece mutlu olamazsın.
- As long as you are with him, you can't be happy.
Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.
- Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me.
Mağazaya benimle gelecek misin?
- Will you come with me to the store?
Bu bağlamda, ben tamamen sizinle aynı fikirdeyim.
- In that respect, I agree with you completely.
Herkes sizinle aynı fikirde.
- Everybody agrees with you.
Yardımın sayesinde başarabildim.
- With your help, I could succeed.
Yeteneğin sayesinde çok para kazanabilmelisin.
- With your talent, you should be able to make a lot of money.
Tom soğuk algınlığı nedeniyle hastalandı ve okula gidemedi.
- Tom came down with a cold and couldn't go to school.
Biz kaza nedeniyle nadir bir durumla karşılaştık.
- We were faced with an unusual situation because of the accident.
Bence herkes biraz pişmanlık ile kendi çocukluğuna geri bakar.
- I think everyone looks back on their childhood with some regret.
O bir saat içinde geri dönecektir.
- She will return within an hour.
Tiyatroda öğretmenimle karşılaştım.
- I met with my teacher in the theater.
İnsanlar birbirlerine karşı dürüst olmalı.
- People should be honest with one another.
Ben bununla ilgilenmiyorum.
- I am not concerned with this.
Bununla ilgili bir sorun görmüyorum.
- I don't see a problem with this.
We are with you all the way.
And keep each other company in spite, / As rivals in your common mistress, fame, / And with faint praises one another damn;.
I am fain to dine and sup with water and bran.
Many hatchets, knives, & pieces of iron, & brass, we see, which they reported to have from the Sasquesahanocks a mighty people, and mortal enemies with the Massawomecks.
You're either with us or you're against us.
- You are either with us, or against us.
You are either with us, or against us.
- You're either with us or against us.
She owns a motorcycle with a sidecar.
He went with his friends.
With her they flourish'd, and with her they die.
He was sick and lame of the scurvy, so as he could but lie in the cabin-door, and give direction, and, it should seem, was badly assisted either with mate or mariners.
Jack is sick today and doesn't really seem with it.
Please let me know if I can provide you with any further information, or if you would like to contact me for questions.
- Please let me know if I can provide you with any further information, or if you would like to contact me with any questions.
I am often confused with my brother.
- I'm often confused with my brother.