Wife and I are invited to the opening - Hanım ve ben açılışa davetliyiz.
Onun karısı neye benziyor?
- What is his wife like?
Karısıyla İnternet üzerinden tanıştı.
- He met his wife online.
She's my wife - O benim eşim.
Eşimin adı Lidia Zarębowa.
- My wife's name is Lidia Zarębowa.
Eşim de seni görmekten memnun olacak.
- My wife will be glad to see you, too.
Orbay Hatun Samsun sâhiline çıktı ve oradan Amasya'ya varıp Toruntay'ın zevcesi Gürcü hatunda misafir kaldı - Orbay Hatun landed to shore of Samsun and from there she was guest of Toruntay's wife Gürcü Hatun in Amasya.
She's my wife. O benim karım.
Şu kadın onun karısı olmalı.
- That woman must be his wife.
Sanırım, o kadın onun karısıdır.
- That woman is his wife, I think.
Eşim Lidia güzel, akıllı bir bayandır.
- My wife Lidia is a beautiful, clever woman.
Sessiz olabilen bir bayan eş Tanrının bir armağanıdır.
- A wife who can be quiet is a gift of God.
O onun ablası gibi görünmesine rağmen, gerçekte onun annesidir.
- Though she looks like his older sister, the fact is that she is his mother.
Ablam her gün koşuya gider.
- My older sister goes jogging every day.
Bireysel özgürlük demokrasinin temelidir.
- Individual liberty is the essence of democracy.
Bireysel özgürlük demokrasinin temelidir.
- Individual freedom is the foundation of democracy.
Kadınlar ondan hoşlanmadılar.
- Women didn't care for him.
Japon kadınları bebeklerini sırtlarında taşırlar.
- Japanese women carry their babies on their backs.
Bir erkek timsah bir dişi köpeği yedi.
- A male crocodile ate a female dog.
Üç tane köpeğim var; birisi erkek, diğerleri dişi.
- I have three dogs; one is male and the others are female.
Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.
- Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me.
Onun kız arkadaşı Japon.
- His girlfriend is Japanese.
Her insan bir bireydir.
- Each human being is an individual.
Birey ne kadar gururlu olursa, ceza o kadar sert olur.
- The prouder the individual, the harsher the punishment.
Bu çalışmadaki hastalar, 30 erkek ve 25 kadından oluşmaktadır.
- The patients in this study consisted of 30 males and 25 females.
O ilk Japon kadın astronot olacak.
- She will be the first female Japanese astronaut.
Bunlar benim kız kardeşimin dergileri.
- These are my sister's magazines.
O, bana kız kardeşini tanıttı.
- He introduced his sister to me.
O, bana kız kardeşini tanıttı.
- He introduced his sister to me.
Kız kardeşim şekerleri sever.
- My sister likes sweets.
Onların eşlerinin hepsi otobüse bindi.
- All of their spouses got on the bus.
Bir insan eşine saygı göstermeli.
- One should respect one's spouse.
Toplum ve birey birbirinden ayrılamazlar.
- Society and the individual are inseparable.
Tom ve arkadaşları alemlere akıp zil zurna sarhoş oldu.
- Tom and his mates went on a pub crawl and all ended up pretty drunk.
Tom yirmi altı yaşındayken hayat arkadaşı Mary'yle tanıştı.
- Tom met his life mate, Mary, at the age of twenty six.
Onun kişisel bir konuşma tarzı vardı.
- She had an individual style of speaking.
Yirmili yaşlarda birçok geç kadın yaz tatilleri esnasında yurt dışına gitmeyi planlıyorlar.
- Many young women in their 20s plan to go abroad during their summer holidays.
Kadınlar gerçekten oldukça tehlikeliler. Bu konuda ne kadar çok düşünürsem, o kadar çok yüz örtüsünün arkasındaki nedeni anlayabileceğim.
- Women really are quite dangerous. The more I think about this, the more I'm able to understand the reasoning behind face covering.
Babanın ya da annenin kız kardeşi senin yengendir.
- The sister of your father or mother is your aunt.
İki yıl önce kardeşimin ansızın ölmesinden beri, yengem onun kendisine bıraktığı küçük mücevher dükkanına gitmeye devam etti.
- Since my brother died suddenly two years ago, my sister-in-law has valiantly kept going the small jewellery store he left her.
Hemşire, bu hastayı gözünüzün önünden ayırmayın.
- Sister, don't let this patient out of your sight.
Kız kardeşim hemşiredir.
- My sister is a nurse.
Kızkardeşim şimdi kötü bir soğuk algınlığı geçiriyor.
- My sister is suffering from a bad cold now.
Sen ve kızkardeşin yakın mısınız?
- Are you and your sister close?
Çinli bayan arkadaşlarımın onları disipline sokmamdan hoşlandıklarını biliyorum.
- I know that my Chinese female friends enjoy my disciplining them.
1990'dan beri, on bir bayan öğrenci ödülü aldı.
- Since 1990, eleven female students received the award.
Kadınlar ve kızlar onunla karşılaşmaktansa caddeyi geçmeyi tercih ederler.
- Women and girls would cross over the street rather than meet him.
Bu kız bir kadın oldu.
- This girl has become a woman.
Tekil atomlar, molekülleri oluşturmak için diğer atomlarla birleşebilirler.
- Individual atoms can combine with other atoms to form molecules.
Bir insan eşine saygı göstermeli.
- One should respect one's spouse.
Eşiniz sizinle birlikte kiliseye katılır mı?
- Does your spouse attend church with you?
Rahiplerin eşleri yoktur.
- Priests don't have wives.
Eşler yaşadıkları sürece birbirlerine yardım etmeli.
- Husbands and wives should help each other as long as they live.
Sevgilisi okul oyunu için başka bir kızı öpmek zorunda olduğu için Mary mutsuz.
- Mary's not happy that her boyfriend has to kiss another girl for the school play.
Priscilla Chan, Mark Zuckerberg'in sevgilisidir.
- Priscilla Chan is the girlfriend of Mark Zuckerberg.
Her kişi bir bireydir.
- Every person is an individual.
Onun kişisel bir konuşma tarzı vardı.
- She had an individual style of speaking.
Tekil atomlar, molekülleri oluşturmak için diğer atomlarla birleşebilirler.
- Individual atoms can combine with other atoms to form molecules.
Her insan bir bireydir.
- Each human being is an individual.
Kokkinakis kız arkadaşını vurdu. Bunu sana söylediğim için üzgünüm dostum.
- Kokkinakis banged your girlfriend. Sorry to tell you that, mate.
Büyük yem, dostum, sekizde sekiz veriyorum.
- Great bait, mate, I rate eight out of eight.
Kız kardeşim şekerleri sever.
- My sister likes sweets.
Bunlar benim kız kardeşimin dergileri.
- These are my sister's magazines.
O onun ablası gibi görünmesine rağmen, gerçekte onun annesidir.
- Though she looks like his older sister, the fact is that she is his mother.
Ben kahvaltı için yumurta severim, ama ablam yulaf lapası tercih eder.
- I like eggs for breakfast, but my sister prefers oatmeal.
Mary ve Alice kızkardeş gibiler.
- Mary and Alice are like sisters.
O benim için bir kızkardeş gibi.
- She is like a sister to me.
Dul kocası ölmüş bir kadındır.
- A widow is a woman whose spouse has died.
Fransa'nın bayanları güzeldir.
- The women of France are beautiful.
Çok güzel bayanlar var.
- There are very beautiful women.
Hapishaneden çıktığımda, eski eşim ve ben yeniden evlendik.
- When I got out of prison, my ex-wife and I got remarried.
Tom eski eşine geri döndü.
- Tom is back with his ex-wife.
Sıcak havalarda sadece erkek yavru doğuran timsahın da doğuracak dişiler olmayacağı için nesli tükenebilir.
- The crocodile, which produces only male young in hotter weather, might die out too because there will be no females to breed.
Tavus kuşunun güzel kuyruğu dişilerin ilgisini çekmeye yardım eder.
- The peacock's beautiful tail helps it attract females.
Şu öğretmen kız öğrencilere düşkün olma eğilimindedir.
- That teacher tends to be partial to female students.
Öğretmenin önünde oturan kız öğrenci Almanyalıdır.
- The female student that sat in front of the teacher is from Germany.
Kız arkadaşının orgazm takliti yapmadığından nasıl emin olabilirsin?
- How can you be sure your girlfriend isn't faking her orgasms?
Onun kız arkadaşı Japon.
- His girlfriend is Japanese.
Mary bir materyalisttir.
- Mary is a materialist.
Bir kitap için materyal topluyor.
- She is collecting material for a book.
Ağaçkakan, eşini besliyor.
- The woodpecker is feeding its mate.
Tom Mary'nin ruh eşi olduğunu ve birbirleri için yaratıldıklarını söylüyor.
- Tom says Mary is his soul mate and that they were made for each other.
Karım kollarını bağladığında ve ayağını yere vurduğunda, onun kızgın olduğunu biliyorum.
- When my wife crosses her arms and taps her foot I know she's angry.
Aile bütçesini karıma emanet ettim.
- I entrusted my wife with the family finances.
O gerçekten Tom'un kızkardeşi mi?
- Is that really Tom's sister?
Kızkardeşini görmek istiyorum.
- I want to see your sister.
Onun üvey annesi benim baldızım.
- His stepmother is my sister-in-law.
Baldızım beni yeni evlerinde öğle yemeğine davet etti.
- My sister-in-law invited me to lunch in their new house.
1951'de Rahibe Teresa o zamanlar Hindistan'ın en büyük şehri olan Kalküta'ya gönderildi.
- In 1951, Sister Teresa was sent to Calcutta, then the largest city in India.
O bir rahibe oldu, o Rahibe Teresa adını aldı.
- When she became a nun, she took the name Sister Teresa.
Onun karısı bir Japon kadın.
- His spouse is a Japanese woman.
A new wife for the gander is introduced into the pen.
At the convent, Sister Grace supervises the kitchen.
Please welcome Sister Smith as she moves from her former congregation to her new congregation.
Native American leader Chief Seattle urged ecological responsibility, referring to Brother Eagle and Sister Sky in his purported 1854 speech.
Last night ye haggled and argle-bargled like an apple-wife; and then passed me your word, and gave me your hand to back it; and ye ken very well what was the upshot.
The car my grandfather gave me only got ten miles to the gallon.
- The car my grandfather gave me only got ten miles per gallon.
The car my grandfather gave me only got ten miles per gallon.
- The car my grandfather gave me only got ten miles to the gallon.
I'm going to meet my girl over there.''.
Amanda is a girl of 16.
Your girl turned up on our doorstep.
Stop being such a girl and punch back.
As we can't print them all together, the individual pages will have to be printed one by one.
individual personal pension; individual cream cakes.
The pieces of the puzzle mate perfectly.
My little sister is an annoying pest.
Sisters Are Doin’ It for Themselves.
I’m trying to correct my sagging floor by sistering the joists.
Of Lady Auranthe, our new-spoused daughter?.
It is agonizing for the united States to lose our young men and women.
- It is agonizing for America to lose our young men and women.
Generally, men are taller than women.
- In general, men are taller than women.
In order to learn from mistakes, we construct a no blame system.
- Hatalardan öğrenmek için bir suçlama yok sistemini kurmalıyız.
The mist was so dense that I could not see even an inch ahead.
- Sis o kadar yoğundu ki bir inç önümü bile göremiyordum.
London is famous for its fog.
- Londra sisi ile ünlüdür.
I could see nothing but fog.
- Sisten başka bir şey göremedim.
Smog hung over Tokyo.
- Tokyo'nun üzerine sis çöktü.
In large cities, in London for instance, there is heavy smog.
- Büyük şehirlerde, örneğin Londra'da, ağır dumanlı sis var.
Welsh is a beautiful language.
- Galce güzel bir dildir.
I like to speak Welsh.
- Galce konuşmayı seviyorum.
The United Kingdom is comprised of England, Scotland, Wales, and Northern Ireland.
- Birleşik Krallık; İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda'dan oluşur.
The daffodil is the national flower of Wales.
- Nergis, Galler'in milli çiçeğidir.
... I might as well save the money for my wife. ...
... place I like my wife ...