Biz daha geniş bir dinleyici kitlesine ulaşmak istiyoruz.
- We want to reach a wider audience.
O daha geniş bir izleyiciye ulaşmak istiyor.
- He wants to reach a wider audience.
Zengin ve yoksul arasındaki uçurum daha da genişliyor.
- The gap between rich and poor is getting wider.
O daha geniş bir izleyiciye ulaşmak istiyor.
- He wants to reach a wider audience.
Bir alıcı piyasası malların bol olduğu, alıcıların çok çeşitli seçimlere sahip olduğu, ve fiyatların düşük olduğu bir piyasadır.
- A buyers' market is a market in which goods are plentiful, buyers have a wide range of choices, and prices are low.
Orijinal qipao geniş ve boldu.
- The original qipao was wide and loose.
Oturma odamda geniş pencereler var.
- My living room has wide windows.
Columbus Amerika'yı keşfettiği zaman, bizon ( Amerikan mandası ) geniş bir alanda yaşıyordu.
- When Columbus discovered America, bison (American buffalo) inhabited a wide-ranging area.
Geçmiş, şimdi ve gelecek arasındaki ayrım sadece çok yaygın yanılsamadan başka bir şey değildir.
- Difference between the past, present, and future is nothing but an extremely widespread illusion.
Depremden sonra yaygın bir panik vardı.
- There was widespread panic after the earthquake.
İki öğrenci arasında fikirlerde büyük bir uçurum vardır.
- There is a wide gap in the opinions between the two students.
Mississippi Nehri derin ve geniştir.
- The Mississippi River is deep and wide.
Bu böcekler geniş bir alana yayıldılar.
- These insects are widely distributed.
Gözlerinizi ardına kadar açık tutun.
- Keep your eyes wide open!
Arka kapı sonuna kadar açık.
- The back door's wide open.
Fadıl kapıyı ardına kadar açık buldu.
- Fadil found the door wide open.
Gözlerinizi ardına kadar açık tutun.
- Keep your eyes wide open!
Gözlerinizi ardına kadar açık tutun.
- Keep your eyes wide open!
Fadıl kapıyı ardına kadar açık buldu.
- Fadil found the door wide open.
Benim hobilerim sadece geniş kapsamlı değil fakat aynı zamanda faydalı da.
- My hobbies are not only wide-ranging but also useful.
Deprem geniş çaplı hasara yol açtı.
- The earthquake caused widespread damage.
Saat sabahın üçü fakat ben tamamen uyanığım ve çabalasamda uyuyamadım.
- It's already 3 a.m., but I'm wide awake and couldn't fall asleep if I tried.
Tom bütün gece tamamen uyanık kaldı.
- Tom remained wide awake the whole night.
Sizin tahmin hedeften uzak.
- You're wide of the mark.
The inquiry had a wide remit.
He was wide awake.
The arrow fell wide of the mark.
He travelled far and wide.
... countries than it is in the rich countries because those bars keep getting wider as the ...