Bu geniş ölçüde benimsenmedi.
- It hasn't been widely adopted.
Çay geniş ölçüde Hindistan'da yetiştirilir.
- Tea is widely grown in India.
Orijinal qipao geniş ve boldu.
- The original qipao was wide and loose.
Bir alıcı piyasası malların bol olduğu, alıcıların çok çeşitli seçimlere sahip olduğu, ve fiyatların düşük olduğu bir piyasadır.
- A buyers' market is a market in which goods are plentiful, buyers have a wide range of choices, and prices are low.
Bu böcekler geniş bir alana yayıldılar.
- These insects are widely distributed.
Columbus Amerika'yı keşfettiği zaman, bizon ( Amerikan mandası ) geniş bir alanda yaşıyordu.
- When Columbus discovered America, bison (American buffalo) inhabited a wide-ranging area.
It has been the most widely-used method of nanotube synthesis.
İngilizce dünyada en yaygın konuşulan dildir.
- English is by far the most widely-spoken language in the world.
Bu dergi yaygın olarak dolaşır.
- This magazine circulates widely.
İki öğrenci arasında fikirlerde büyük bir uçurum vardır.
- There is a wide gap in the opinions between the two students.
Columbus Amerika'yı keşfettiği zaman, bizon ( Amerikan mandası ) geniş bir alanda yaşıyordu.
- When Columbus discovered America, bison (American buffalo) inhabited a wide-ranging area.
Mississippi Nehri derin ve geniştir.
- The Mississippi River is deep and wide.
Kapı sonuna kadar açıktı.
- The door was wide open.
Gözlerinizi ardına kadar açık tutun.
- Keep your eyes wide open!
Gözlerinizi ardına kadar açık tutun.
- Keep your eyes wide open!
Fadıl kapıyı ardına kadar açık buldu.
- Fadil found the door wide open.
Tom gözlerini ardına kadar açtı.
- Tom opened his eyes wide.
Gözlerinizi ardına kadar açık tutun.
- Keep your eyes wide open!
Benim hobilerim sadece geniş kapsamlı değil fakat aynı zamanda faydalı da.
- My hobbies are not only wide-ranging but also useful.
Deprem geniş çaplı hasara yol açtı.
- The earthquake caused widespread damage.
Tom bütün gece tamamen uyanık kaldı.
- Tom remained wide awake the whole night.
Saat sabahın üçü fakat ben tamamen uyanığım ve çabalasamda uyuyamadım.
- It's already 3 a.m., but I'm wide awake and couldn't fall asleep if I tried.
Sizin tahmin hedeften uzak.
- You're wide of the mark.
In 1866 Colonel J. F. Meline noted that the rebozo had almost disappeared in Santa Fe and that hoop skirts, on sale in the stores, were being widely used.
The inquiry had a wide remit.
He was wide awake.
The arrow fell wide of the mark.
He travelled far and wide.
... which has been widely reported, mobile growth rate ...
... were prosperity is widely shared ...