whole, undivided, complete, hearty

listen to the pronunciation of whole, undivided, complete, hearty
English - Turkish

Definition of whole, undivided, complete, hearty in English Turkish dictionary

entire
bütün

Bu, bütün diskteki favori parçam. - This is my favorite track on the entire disc.

Birlikte çalışarak, bütün evi çabucak temizlediler. - Working together, they cleaned the entire house in no time.

entire
{s} tüm

Tom üç saatte tüm kitabı okudu. - Tom read the entire book in three hours.

Yeni vergi girişinin tüm ekonomiyi etkilemesi bekleniyor. - The introduction of the new tax is expected to affect the entire economy.

entire
yekpare
entire
bütünlüklü
entire
tutuş
entire
tam

Lenny'nin nasıl çiğnemeden veya boğulmadan tam bir sosisli sandvici yutabildiğine bak? Bu nedenle üst idare onu bu kadar fazla sever. - See how Lenny can swallow an entire hot dog without chewing or choking? That's why upper management loves him so much.

Kaza tamamen önlenebilirdi. - The accident was entirely avoidable.

entire
{s} bütün, tamam, hepsi: the entire group grubun hepsi
entire
hepsi

Tom gece yarısında uyandı ve bir paket cipsin hepsini yedi. - Tom woke up in the middle of the night and ate an entire bag of chips.

entire
iğdiş edilmemiş tek parçadan ibaret
entire
iğdiş edilmemiş at
entire
{s} iğdiş edilmemiş
entire
{s} katışıksız
entire
{s} saf

Zorbalık ciddi bir problemdir fakat onu saf dışı bırakmaya çalışmanın tamamen gerçekçi bir teklif olmadığını anlamak zorundayız. - Bullying is a serious problem, but we have to understand that setting out to eliminate it entirely isn't a realistic proposition.

entire
kenarı dişli olmayan
English - English
{a} entire
whole, undivided, complete, hearty
Favorites