Bu yol sizi oraya götürür.
- This road leads you there.
Oraya nasıl gideceğimi söyleyebilir misin?
- Could you tell me how to get there?
Onlar orada garip bir hayvan gördü.
- They saw a strange animal there.
Orada herhangi bir şey görebiliyor musun?
- Can you see anything at all there?
Şurada gazete okuyan adam benim dayım.
- The man reading a paper over there is my uncle.
Şurada duran adam kim?
- Who's that man standing over there?
O yerde birçok insan kalıntısı vardı.
- There were a lot of human remains in that place.
Masanın üzerinde bir kedi var.
- There's a cat on the table.
Teoride, teori ve pratik arasında hiçbir fark yoktur. Fakat pratikte, var.
- In theory, there is no difference between theory and practice. But, in practice, there is.
O konuda Tom'un yapabileceği hiçbir şey yok.
- There's nothing that Tom can do about that.
O konuda hiç şüphe yok.
- There's no mistaking about that.
Oradaki erkek çocuk Tom'un erkek kardeşi olmalı.
- That boy over there will be Tom's brother.
O, oradaki kuleyi işaret etti.
- He pointed to the tower over there.
Her işte bir ölçüde stres vardır.
- There's a degree of stress in every job.
Bu işte bir bit yeniği var.
- There's something fishy going on.
Oralarda bir yerde bir çay molası verelim.
- Let's have a tea break somewhere around there.
Oralarda bir yerde bir zımba göremiyor musun?
- Can't you see a stapler somewhere around there?
Orada ne olduğunu gördün mü?
- Did you see what happened out there?
Oh, buyur bakalım. Gördün mü? Tam olacağını söylediğim gibi oldu. Şimdi git ambulans çağır.
- Oh, there you go. See? It happened exactly like I said it would. Now go call the ambulance.
Hazine için orayı burayı kazdılar.
- They dug here and there for treasure.
Orayı seveceğini düşünüyorum.
- I think you'd like it there.
Spend their good there it is reasonable.