Kendimi berbat hissediyorum, ama ben sadece kül tablanı kırdım.
- I feel terrible, but I've just broken your ashtray.
Koru yakıldı, alevler yükseldi, ve kısa sürede bayan Askew ve arkadaş şehitleriyle ilgili geriye kalan bütün şey dökülen bir küller yığınıydı.
- The wood was kindled, the flames arose, and a mouldering heap of ashes was soon all that remained of Mrs Askew and her fellow martyrs.
Tom Mary'nin önüne bir küllük koydu.
- Tom put the ashtray in front of Mary.
Lütfen bana bir küllük verin.
- Please give me an ashtray.