Tom, masanın üstünü ıslak bir bez ile temizledi.
- Tom cleaned the top of the table with a wet rag.
Tom eve sırılsıklam ıslak vardı.
- Tom arrived home soaking wet.
Tom ayaklarını ıslatmaktan nefret eder.
- Tom hates to get his feet wet.
Senin ayaklarını ıslatmaktan korkma.
- Don't be afraid to get your feet wet.
Oturduğun yerdeki boya hâlâ yaştır.
- The paint on the seat on which you are sitting is still wet.
Tom'un gözleri göz yaşları yüzünden ıslaktı.
- Tom's eyes were wet with tears.
Kedim yalnızca sulu yemek yer.
- My cat only eats wet food.
Öğleden sonra hava nemli ve sisli oldu.
- In the afternoon the weather became wet and foggy.
Tropikal yağmur ormanları hemen hemen her zaman sıcak ve nemli olan ekvator yakınında yer alırlar.
- Tropical rainforests are located near the equator, where it's almost always warm and wet.
Seattle çok yağışlı bir iklime sahiptir.
- Seattle has a very wet climate.
Bu yağışlı havadan bıktım.
- I am fed up with this wet weather.
Havlusunu suyla ıslattı.
- He wetted his towel with water.
Çocuklar sık sık gece yataklarını ıslatırlar.
- Children often wet their beds at night.
Yol yağmurdan ıslaktı.
- The road was wet from the rain.
Yağmurdan iliklerine kadar ıslandı.
- He was wet to the skin from the rain.
İyi ki kimse ıslanmadı.
- Luckily nobody got wet.
Hiç kimse kendi ellerini ıslatmadan başkasının gözyaşlarını kurulayamaz.
- No one can dry another's tears without wetting his own hands.
Bugün yağmurlu olacak mı?
- Will there be wet weather today?
I went out in the rain and now my clothes are all wet.
The wet states would be the greatest beneficiaries because the amendment would root out the liquor traffic within their cities.
That guy's wet; after all, he just started yesterday.
He got me all wet.
It’s going to be wet tomorrow.
Johnny wets the bed several times a week.
Water is wet.
Don't be so wet.