Mücadele devam ediyor!
- Der Kampf geht weiter!
Hayat bana şu üç kelimeyi öğretti: Hayat devam ediyor.
- Das Leben lehrte mich drei Worte: Das Leben geht weiter.
Otobüs engebeli yol boyunca giderken takırdadı.
- The bus rattled as it drove along the bumpy road.
İsa, Galilee Denizi boyunca geçerken, Simon ve kardeşi Andrew'in göle bir ağ attıklarını gördü.
- As Jesus passed along the Sea of Galilee, he saw Simon and his brother Andrew casting a net into the lake.
Kamerayı yanına almayı unutma.
- Don't forget to take along the camera.
Tom'u kim buraya davet etti?
- Who invited Tom along?
Köpeğimi yanımda getireceğim böylece onunla tanışabilirsin. Ne! Buraya hayvan getirmeye yeltenme!
- I'll bring my dog along, so you can meet him. What?! Don't you dare bring that animal here!
Biz genellikle sabahları birlikte sahil boyunca bir yürüyüş yapardık.
- We often took a walk along the seashore together in the morning.
Tom ve Mary çok tartışırlar ama yine de birlikte oldukça iyi geçinirler.
- Tom and Mary argue a lot, but they still get along quite well together.
Akşam yemeğinden sonra, gitarını yanında getir ve biz şarkı söyleyeceğiz.
- After dinner, bring your guitar along and we'll sing.
O, kız kardeşini yanında götürdü.
- He took his sister along.
Tokyo'nun yanı sıra Osaka bir ticaret merkezidir.
- Along with Tokyo, Osaka is a center of commerce.
They don't realize that they're being used as pawns to obtain a wider political objective.
- Sie machen sich nicht bewusst, dass sie als Bauern geopfert werden sollen, um ein weiterreichendes politisches Ziel zu erlangen.
My horizons are broader than your pupils after cannabis consumption!
- Mein Horizont ist weiter als deine Pupillen nach dem Cannabiskonsum!
I am fond of soccer, rugby, football, and so on.
- Ich mag Fußball, Rugby, Football und so weiter.
She brought apples, oranges, and so on.
- Sie hat Äpfel, Orangen und so weiter mitgebracht.