O, partide o kadar komikti ki gerçekten gülmeme engel olamadım.
- He was so funny at the party that I simply couldn't restrain my laughter.
O yemek sadece kutsaldı.
- That meal was simply divine.
Hastalar çoğunlukla sadece hastalıklarına boyun eğdikleri için ölürler.
- Patients often die simply because they yield to their diseases.
Basitçe vaz geçemezsin.
- We can't simply give up.
Basitçe gerçeği söylemek zorundayım.
- I simply have to tell the truth.
Lütfen onu daha sade bir şekilde açıklar mısın?
- Would you please explain it more simply?
Şunu kabul edelim ki bu cümle tamamen kötü.
- Let's face it: this sentence is simply bad.
Geçen gün onun bize söylediğinin tamamen bir anlamı yok, değil mi?
- What he told us the other day simply doesn't make sense, does it?