Kazanmak için ufak bir şansımız var.
- We have small chance to win.
Aslında, ufak bir şikayetim var.
- Actually, I do have one small complaint.
Hollanda küçük bir ülkedir.
- The Netherlands is a small country.
Yakınlardaki küçük bir kasabada yaşıyordu.
- He lived in a small town nearby.
Evimin arkasında küçük bir gölet var.
- There is a small pond in back of my house.
Bizim küçük bir arka bahçemiz var.
- We have a small backyard.
Ne kazandığın patronun maaşı ile karşılaştırıldığında ufak tefek şey.
- What you make is small potatoes compared to the boss's salary.