Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.
- The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful.
Sibirya yoluyla Avrupa'ya gitti.
- He went Europe by way of Siberia.
Birçok yönden bana benzerdi.
- She was similar to me in many ways.
Yöntem biri, bir ikiyi, iki üçü, ve üç sayısız şeyleri üretir.
- The Way produces one, one produces two, two produces three, and three produces the myriad things.
Biz senin yönteminin dışında kalacağız.
- We'll stay out of your way.
Sorunu yapma yöntemini bildiğim tek yolla ele aldım.
- I handled the problem the only way I knew how.
Tom onu usulüne göre yaptırdı.
- Tom got it done the right way.
Yulaf ezmesini yiyebileceğim tek usul bol şekerlidir.
- The only way I can eat oatmeal is with a lot of sugar.
Elbiselerimi değiştirirken diğer tarafa bakar mısın?
- Would you mind looking the other way while I change my clothes?
Tom'un, kendisiyle konuşulduğunda başka bir tarafa bakma huyu vardı.
- Tom had a propensity for looking the other way when spoken to.
Paranın konuştuğu bu sert, küçük dünyada, onun hayat tarzı derin bir nefes taze hava gibi.
- In this harsh, petty world where money does the talking, his way of life is like a breath of fresh air.
Kısa sürede yaşam tarzına alıştı.
- She soon adjusted to his way of life.
20. yüzyılın ortalarından beri Pekin'de su kuyusu sayısı önemli ölçüde düşmüş ve yeni yol ve binalar için bir yol yapmak için yıkılmışlardır.
- Since the mid-20th century, the number of hutongs in Beijing has dropped dramatically as they are demolished to make way for new roads and buildings.
Bereket versin ki, yolda fırtınayla karşılaşmadılar.
- Fortunately they had no storms on the way.
Korkarım onu bu şekilde yaparak ilerleme kaydedemeyeceğiz.
- I'm afraid we'll get nowhere doing it this way.
Üniversiteye yavaş yavaş ilerleme katettim.
- I worked my way through college.
Tom'un son zamanlardaki davranış tarzı hakkında ne düşünüyorsun?
- What do you think of the way Tom has been behaving lately?
Onların ona davranış tarzı hakkında söylendi.
- He grumbled about the way they treated him.
Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.
- The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful.
Yağmur yağdıktan sonra havanın çok taze ve temiz olması durumunu seviyorum.
- I love the way the air is so fresh and clean after it rains.
Şimdiki durumdan bir çıkış yolu arıyoruz.
- We are groping for a way out of the present situation.
O zamandan beri büyük mesafe kaydettik.
- We've come a long way since then.
İstasyon az bir mesafede.
- The station is a little way off.
Tom buradan uzakta yaşamaktadır.
- Tom lives a long way from here.
O çok uzakta yaşıyor.
- He lives a long way away.
Yaşam tarzımı değiştirmeye nasıl cesaret edersin!
- How dare you criticize my way of life!
Kısa sürede yaşam tarzına alıştı.
- She soon adjusted to his way of life.
Onun insanlara sıcak davranışı onu oldukça popüler yapmıştı.
- His warm way with people had made him hugely popular.
Tom'un davranış şekli ile ilgili çok sayıda şikâyetler olmuştur.
- There have been a lot of complaints about the way Tom behaves.
Bir bakıma, Susie anneme benziyor.
- In a way, Susie seems like my mother.
Sizin fikirleriniz bir bakıma doğru.
- Your opinions are right in a way.
1. We first met way back in the 70's.
2. I think she is way too cool.
Saat dokuz civarında ben tekrar yolumda olacağım.
- Around nine o'clock I'll be on my way back again.
Yolumu nehir civarında kaybettim.
- It was near the river that I lost my way.
We're walking along the Way now.
Ten minutes into the run Tang slowed, Welch calling out her speed as she lost way.
on a time as they together way'd, / He made him open chalenge .
I'm way tired.
It's a long way to Tipperary, / it's a long way to go.
I'm a way better singer than she.
... she had no way of finding out about it. So we fixed that. And that's an example of ...
... If we can find a way of making the viral learning happen, ...